Yazan : steven_stiffler 22 Ocak 2015 Perşembe


Serinin 43. yazısında daha önce de birkaç kez yaptığım gibi Simon Pegg ve Nick Frost'u öveceğim. Dünyanın en underrated İngilizleri resmen. İki güzel adam, iki güzel kafa, çok sayıda güzel iş. Sinema değil de futbolu seçselerdi; muhtemelen Manchester United'ın Neville kardeşlerli, Beckham'lı, Giggs'li, Scholes'lu, Butt'lı, Sir Alex Ferguson'lı kadrosunda olurlardı. Bu arada değinmeden edemeyeceğim. Filimadami.com ne oldu öyle ya ? Güzelim site çok berbat bir hal aldı. İlgi alaka sıfır. Vizyona giren filmler listesinde 4 ay öncesinin filmleri var. İnsanın hevesi kırılıyor be...

Valla güzel duyguların adamları mı bilemeyeceğim ama Luis Tosar ve Javier Bardem de güzel adamlar. Javier Bardem'in her filmde farklı bir yüz ile oynayabilmesine hayranım. Los Lunes Al Sol daha eski bir film olmasına rağmen Luis Tosar'ın üzerine yapışan Malamadre karakteri sayesinde yer yer üzüldüm. "Koskoca Malamadre ne hallerde be!" dedim. Samimi, doğal, sakin film. Hem Bardem, hem Luis Tosar seviyorsanız çok daha iyi film. Durağanlığı izleyici sıkmıyor, aksine sakin kılıyor. Göbekli Bardem canlandırdığı Santa karakteriyle çok özdeşmiş. Her karakterin kendi dünyasını da en iyi şekilde izleyiciye aktarabilmiş bir film olarak aklımda yer edindi. Ağustos Böceği olarak doğanların filmi olarak tanımlamak en doğru tanım olur herhalde.

İşte adamlar be! Uche-Högh'ten sonra dünyanın en uyumlu ikilisi. Erkek filmi gibi başlayan; beklentilerimin çok üzerinde, çok sevdiğim ikilinin Hott Fuzz'ı tadında müthiş bir film. Komedi, aksiyon, macera, gizem, bilim kurgu, fantastik bir dünyanın yanı sıra ince göndermeleriyle şahane bir kara mizah. Bir an olsun sıkılmadan izledim. Simon Pegg için ne desem bilmiyorum. Her filminden sonra methiyeler düzüyorum ama kesinlikle hak ediyor. Normal düşünen bir insan olmadığı ve Simon Pegg kafası diye ayrı bir kafa olduğuna inanıyorum. Bizim Burak Aksak kafası gibi bir kafa.

Adını kara mizah kralı koydum Saymın, filmini arşive attım.

2000'de falan çekilmiş olsa tamam da, Amerikan Rüyası temalı diğer göç filmlerinin yanında oldukça sönük kalmış. Telefon kulübesi sahnesi bile 2007 yapımı La Misma Luna esintisi taşıyor. Zaten bir göç hikayesinden ziyade bir çete hikayesi gibi geldi bana. Evet gerçekçi, süresi yerinde ve akıcı. Uzak olduğumuz bir kültür olduğundandır belki, beni çok tatmin etmeyen tren sahneleri de oldu. Türü çok seviyorum ama Sin Nombre'de aradığımı bulamadım.

Son yıllarda benzeri çok fazla çekildi. Buna rağmen bu tür filmler sıkmadan izletiyor. Beklentiyi ne kadar düşük tutarsanız o kadar keyif alıyorsunuz sanki... Sapkınca gelmesin ama bence hapsedildikleri ortam çok huzur verici gözüküyordu. Görsel açıdan da başarılı bir film ama mekanlar da ayrı güzeldi be...Konunun bağlanacağı yeri tahmin etmek güç değildi, tam da beklenilen gibi bir yere bağlanıyor ve tatmin etmiyor. Buna rağmen seyri keyifli.

Nasıl yorumlayacağımı şaşırdığım film. Çok değişik. İyi ya da kötü değil ama çok değişik. Deli saçması da diyebilirim, "vaaay be" de diyebilirim. Öyle anasının gözü bir film. İzlediğime pişman değilim ama beklediğimi bulmuş da değilim. Yine de farklı, yine de etkileyebilir. Scarlet'i ilk defa böyle bir rolde izledim, karizma katmış. Morgan Freeman ise filme etiket olmuş. Farklı bir film izlemek isteyenleri tatmin edebilir ama beklentiyi yükseltmeden izlemek en sağlıklısı. Ben "Eaaah" dedim diye kız arkadaşım tepki gösterdi. O beğenmiş.

Yormayan, güldüren, basit ama eğlencesi bol film olmuş. Özellikle hapçıların evinde geçen bölümde çok güldüm. Arada açar izlerim o sahneyi. Keyiflenesi zaman ihtiyacında izlenilirse çok daha lezzetli olabilir.

Gerildim diyemem ama sinirlerim çok bozuldu. Ortalama bir gerilim filmi ama aynı zamanda son sahneleri izleyiciyi tatmin etmeyecek düzeyde absürt. Özellikle vampirlerin duygusal konuşması ve gaza gelme sahnesi beni benden aldı. Manu Bennett reyizin film ve dizilerdeki hallerine çok üzülüyorum. Sinirimi bozdu, izlenebilir elbette ama ne bileyim çok hızlı geçip gidiyor gibi. 30 gün saklanıyorlar, dede hariç kimsenin tuvalet ihtiyacına değinilmiyor. Filmin başında hızlı olan vampirler, günler geçtikçe yavaşlıyor. Fizik kondisyon azalıyor. Böyle filmlerde pek de mantık aramamak lazım gerçi...

Biraz değil, çok çok az eğlendirse razıydım ama maalesef eğlendirmekle uzaktan yakından alakası olmayan; ortalama bir komedi kadrosunu da ziyan etmiş, tam olarak "vakit kaybı" olarak değerlendirebileceğim bir film.



Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -