Yazan : steven_stiffler 23 Aralık 2014 Salı


Unuttum, unuttum! Resmen çok film izleyemedim diye serinin 42. yazısını unuttum. Ha çok önemli değil, özel hayranları da yok ama olsun; ben seviyorum. Sevdiğim için yapıyorum, arada bakıp hatırlamak da güzel oluyor. Az ama öz izledim bence. Özellikle Nosotros Los Nobles ve Million Dollar Arm'a bayıldım.
Kabul ediyorum, duygulandım. Ama beğendim diyemiyorum. Çok eksik var. Bunlardan en önemlisi Farah Zeynep. Kimi sahnelerde çok başarılı, kimi sahnelerde vasat geldi bana. Rolü için şarkı söyleme çalışmaları elbette takdir edilir, zira sesi de sırıtmamış. Ama bu kızda eksik bir şeyler var, bir türlü adını koyamıyorum. Çağan Irmak sinemamız için kaliteli ve popüler bir yönetmen. Geçmişte geçen bazı sahnelerde hiç nostaljik hava yakalayamadım. Mehmet Günsür ve Kerem Bürsin'in saçları ve kıyafetleri dışında nostaljik ortamı yakalamak zordu. Sanki 2014'te geçiyor gibiydi. Bunu da Çağan Irmak'a yakıştıramadım haliyle... İlk yarısı çok merak uyandıran, ikinci yarısı ise yoğun derecede duygulandıran filme 7/10 puandan aşağı verilmez ama eksikleri de görmezden gelinmeyecek kadar fazla. Farah'ın Günsur'a tokat attığı sahnede Günsur tam bir Oldboy oluyor bu arada, enfes benzerlik.

Meksikalılar güzel duyguların insanları be. Beklentisiz izledim ama çok keyifliydi. Aslında Hulusi Kentmen modeli bir babanın şımarık çocuklarıyla ilişkisini bilindik ya da doğal diyebileceğimiz bir hikayeyle anlatıyor. Çok farklı ya da özgün diyemeyiz belki ama baba ve çocuklar arasındaki duygu yoğunluğunu yansıtılabilmiş. Bir kere daha izlerim ben, o derece keyifliydi.

3 saat olsa da izlerdim, beklentilerimin üzerinde eğlendiren bir filmdi. Özellikle Hindistan sahneleri filmin neredeyse yarısı olmasına rağmen bana az geldi. Yine aynı şekilde Dinesh ve Rinku'nun ABD'deki yaşantıya alışmaya çalışması sahneleri de az geldi. The Blind Side ile benziyor ama onda duygusallık çok ağır basıyor, bunda duygusallığın yanı sıra eğlenceli sahneler de mevcut. Ayrıca gerçek bir hikayeye dayanması dolayısıyla "köyünden çıkmayı bile hayal edemeyen" Hindistanlı fakir gençleri hayallerinin çok ötesine taşıyan JB Berstein'ı da takdir etmek gerek. Film gibi bir hikayeymiş, filmi de çekilmiş. Rinku ve Dinesh daha çok gençler, film gibi hayatları belki film gibi devam eder ve yıllar sonra yeni bir film gelir. Spor temalı olmasıyla mı çok beğendim bilemiyorum ama hikaye gerçekten etkileyici. Hindistan betimlemeleri de uzaktan bir o kadar harika gözüküyor.

İlk film beklenmedik bir duygusal olayla bitmişti. İkinci filmde ise duygusal sahneler daha ağırlıktaydı. Aslında animasyon oluşundan mı, viking içermesinden mi böyle yapılmış bilmiyorum; duygusal sahnelerde duyguyu iyi yansıtamadığını düşünüyorum. Başarılı bir görsellik, ilgi çekici bir konu ile yine de keyifli animasyon.

Klişe bir senaryonun çok başarılı hortum sahneleriyle harmanlandığı orta karar bir afet filmi. Basit bir konu, kısa bir olaylar öncesi giriş sahnesi, sonra gelen hortum, sonra daha büyük hortum, en son en büyük hortum, kahramanlarımızın yaşama savaşı içerisinde küçük cilvelerle gönül ilişkileri sıkıştırması... Kötü film değil ama biraz sıradan.

One Response so far.

  1. yildirim says:

    Merhaba, yorum yazmasakta tüm yazılarını ve özellikle ne izledim serisini beğeni ile takip eden bir çok kişi olduğuna eminim, lütfen yazmaya devam (filimadami.com'dan da yorumlarını takipteyim ) iyi çalışmalar,go wolfsburg go :)

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -