Yazan : steven_stiffler 13 Ağustos 2014 Çarşamba

Eskiden Ramazan'da en büyük keyfim sahura kadar film izlemekti. Şimdi ise işe yeni girmiş olmam, adaptasyon süresi yaşamam ve normalinden biraz daha erken kalkmam gerektiği için bu keyfi doya doya yaşayamadım. Gelecek sene Ramazan olsa da sahura kadar film izlesem diye saçma sapan bir beklenti oluşturdum. Malum, tatil de yok bu sene. Bugüne kadar tatilleri pek umursamazdım ama ne yalan söyleyeyim, bayramda canım çok tatil çekti. Deli gibi tatile gidesim geldi. Bu uğurda gerekirse amele yanığını bile göze alabilirdim. Tatile gitme durumu da söz konusu olmayınca bayram tatilini filmlerle değerlendirdim. Akraba, eş-dost ziyareti de söz konusu olmadı. Eş oldu pardon...

Matthew McConaughey ismini okumak zor olsa da, çok sevdiğim bir aktördür. Romantik-Komedi performanslarıyla sevdim aslında ben. Ancak kendisi son dönemde daha ciddi projelerde döktürüyor. True Detective dizisini izlemesem de; dizide çılgın attığını ve hayran kitlesini arttırdığını takip ediyorum. Mud türü filmleri, daha doğrusu bu tür hikayeleri severim. O yüzden direkt alıcı gözle izledim filmi. Hikayenin durağanlığı bile 2 saat 10 dakika boyunca sıkmadı. Yer yer mantık hataları göze çarpsa da; yine de oldukça başarılı bir film olmuş. İki çocuk karakterin aslında yetişkin hayatı yaşayıp, zaman zaman içlerindeki çocuğa kulak verdiğini seyrediyoruz. İkisi de yetişkin gibi, ikisi de olgun. Ancak ikisi de aşkın masumiyetine, saflığına inanacak kadar çocuk. Yönetmen Jeff Nichols; yine Michael Shannon'dan vazgeçmemiş ve küçük bir rol vermiş. Bilmiyorum benim mi için fesat ama sanki filmde "kadınlara güvenilmez" mesajı da var :) Son bölümlerdeki aksiyon da filmin 2 saatlik durağan temposunu alıp götürmeye yetiyor.

Eğlence unsuru ağır basıyor gibi gözükse de ben daha çok hüzünlü tarafını sevdim. Steve Carell'ı alışılagelmişin dışında bir rolde izlemek de güzeldi. Amerikan aile yapısının tipik soğuk üvey baba karakterlerinden olmasına rağmen, belki de canlandıranın Steve Carell olmasından dolayı nefret edemedim. Susanna ile Duncan arasındaki çekimin ilk görüşte meydana gelmesi klişe fakat hoş bir ayrıntıydı. İkisi de sorunlu birer ergen, ikisinin öz babalarına duydukları özlem ortak özellikleri. Peter karakterini de çok sevdim, müthiş karakter. Sam Rockwell'a da herkes değinmiş. Elbette bu tür rollere yakışan aktörlerden biri. Ergen olmayan halimle bana bile ilham verdiğini söyleyebilirim. Eğlenceli, soğuk aile yapısına rağmen sıcacık bir filmdi. Bayram tatilini evde geçirdiğim günlerde beni tatil depresyonuna sokan filmdir. Filmdeki tatil mekanına da bayıldım. Başladığında, devamında ve sonunda yüzümü gülümseten The Way Way Back'i de oldukça sevdim. Özgüvensiz ergenler alıcı gözle izlesin.

Yorumlar çok overrated bir film olduğu gerçeğini sergilercesine yazılmış. Kitaptan bağımsız konuşacağım, bu tip kitaplar pek okumasam da bu tip filmleri severim. Eğlenceli ve güzel bir film olduğu gerçek. Hayat dolu bir gencin, sevgilisine hayat aşılaması çabası; aşkın masumiyeti ve saflığını gözler önüne sermiş. Çok basit cümle ve betimlemelerle, aşkın ne kadar büyük bir duygu olduğu lanse edilebilmiş. Bu açıdan başarılı buldum. Ancak öyle ağlayacak kadar yoğun yansıtılamamış duygular hissettim. Açıkçası sevgilimle gittim, ağlarsa omuz veririm şapşirikliğindeydim. Salonda kimse ağlamadı. Ağladık diyenin içinde başka bir sıkıntısı vardır, ki kıyamam o yüzden. Filmin bir benzerini yakın zaman önce izledim. Listen To Your Heart. Ona 7 vermiştim, buna da 7 verdim.

İkinci dünya savaşıyla ilgili çekilmiş onlarca film varken; The Pianist'i özel kılan Roman Polanski markası bulunması ve Adrien Brody'nin rolünü aşmış bir şekilde canlandırması. Hatta rol diyemem, bildiğin yaşamak bu. Wladyslaw Szpilman karakteri, Adrien Brody isminin çok çok önünde olmuş. Taaa ki Oscar ödülü Adrien Brody ismine gidene kadar :) Elbette etkileyici film, aksi söz konusu bile olamaz. Özellikle yıkık, dökük Varşova evleri mükemmel gerçeklikteydi. Psikoloji olarak da iz bırakan bir yapım. Zira şu an bu yorumumu yazarken klavyeyi Szpilman'ın piyanoyu kullandığı narinlikte ve naiflikte kullanıyorum.

Her ay bir animasyon izleyebilsem, büyük keyif aslında... Özellikle Viking çizimleri çok sevimli. Görsellik olarak da bir animasyonun etmesi gerektiği kadar tatmin ediyor. Özellikle alevli sahneler çok başarılı aktarılmış. Viking geleneklerine bağlı kalınmış bir animasyon gibi duruyor. Cesaret, öldürmek, Odin, Thor vs... Ama asıl değinmek istediği noktanın insanın acımasızlığı ve sadece kendini düşünmesi olduğunu düşünüyorum. Hiccup'ın sonunda vurduğu sahnesiyle de bunu sert bir şekilde izleyiciye aktarmış. E animasyon bu... Bırakalım bir sevgi dünyası barındırsın da çocuklar da izlesin. İnsan, çiçek, böcek, ejderha bir arada mutlu mesut yaşasın. İkinci film de yeni vizyondaydı, onu da yakın zamanda izlemek gerek.

Simon Pegg'in ekürisi Nick Frost'u çok severim. Bu filmde de saniyelik bir görüntüde Simon Pegg'i görüyoruz ama açıkçası Nick Frost'un performansı ekürisini aratmıyor. Nick Frost resmen sempatiklikten, Rashida Jones tatlılıktan ölüyor. Çok keyifli bir dans filmi. Enfes müzikleri de adeta salsa sosu olmuş. Renkli, hareketli, eğlenceli, dans dolu bir film. İngiliz aksanı yine + puan. Mesaj verme kaygısı yok. Eğlendirme amaçlı çekilmiş, her sahnesi de bu amaca hizmet ediyor. Salsaya da özendirmiyor değil...

Film hakkında genel yorumların çok acımasız olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle In Bruges tarzı bir film. Colin Farrell'in yakıştığı tür bir rol. İngiliz aksanının ve soundtracklerinin güzelliğiyle ön planda. Özellikle Heart Full Of Soul tercihi şahane! Londra'da duyduğumuz ezan sesine inanamadım. Yanlış mı duydum diye geri sardım hatta... Ne alaka o sahne anlayamadım. Film hakkında çok olumsuz düşünmesem de, sahne geçişlerini ben de pek beğenmedim. Ritim tutturulamamış. "Kötü bir hayat tercih ederseniz, bu hayat yakanızı asla bırakmayacaktır" mesajıyla da adeta kötü adam olma hevesimi aldı götürdü. Kötü adam demişken, keyifli diyalogları vardı kötü adamların. Özellikle "John Lennon benim dayımdı" repliği aklımda kalanı olmuş.

Charlie Hunnam'ı görmek çok güzeldi. Bu girişimden sonra; Mecnun olsa "Charlie mi Hanım?" derdi.Özellikle seyir zevki yüksek, akıcı bir tempoya sahip, kaliteli bir çerezlik olduğunu düşünüyorum. Abi-Kardeş ilişkisinin biraz havada kaldığını ve geçmiş ilişkilerinin de çok iyi yansıtılamadığını düşünüyorum. Ancak başta söylediğim gibi; iyi bir çerezlik, iyi bir suç filmi.

"Andy Samberg adeta bir Adam Sandler taklidi" diye düşünmeden izleyebilirseniz rolün hakkını veren bir oyunculuk sergilemiş. Şahane Rock'n Roll müzikleriyle bezenmiş aynı zamanda... Rod'un saçı ve giyimi de filmi 80's havasında götürüyor. Absürt bir komedi olduğundan zaman zaman çok saçmalıyor. Absürt bir komediye göre çok fazla güldürdüğünü söylemeyeceğim. Ama en azından biterken yüzümde bıraktığı tebessüm hoşuma gitti.

Bu tür filmleri izlemem, açıkçası genelde kayda değer bulmam. Bu sabah kahvaltı yaparken televizyonda denk geldim. İşim gücüm de olmayınca, çok keyifli vakit geçirttiğini söyleyebilirim. Başroldeki oyuncuyu pek sevmesem de, Şevkat Yerimdar çok sıradışı bir karakter olmasa da, belki de Yeşilçam tadında olduğu için filmi izlerken sıkılmadığımı söyleyebilirim. Şevkat Yerimdar sıradışı değil ancak eğlenceli bir karakter. Ufak tefek dokundurmaları var ki; böyle basit bir filmde o dokundurmalar oldukça başarılı gözüküyor. Sinemada izlenmezdi, ancak evde olmadık bir zamanda tvde denk gelirse iyi bir tercih olabilir.

Bkz. Ne İzledim? #1
Bkz. Ne İzledim? #2
Bkz. Ne İzledim? #3
Bkz. Ne İzledim? #4
Bkz. Ne İzledim? #5
Bkz. Ne İzledim? #6
Bkz. Ne İzledim? #7 

Bkz. Ne İzledim? #8
Bkz. Ne İzledim? #9
Bkz. Ne İzledim? #10
Bkz. Ne İzledim? #11
Bkz. Ne İzledim? #12
Bkz. Ne İzledim? #13
Bkz. Ne İzledim? #14
Bkz. Ne İzledim? #15
Bkz. Ne İzledim? #16
Bkz. Ne İzledim? #17
Bkz. Ne İzledim? #18
Bkz. Ne İzledim? #19
Bkz. Ne İzledim? #20
Bkz. Ne İzledim? #21
Bkz. Ne İzledim? #22
Bkz. Ne İzledim? #23
Bkz. Ne İzledim? #24
Bkz. Ne İzledim? #25
Bkz. Ne İzledim? #26
Bkz. Ne İzledim? #27
Bkz. Ne İzledim? #28
Bkz. Ne İzledim? #29
Bkz. Ne İzledim? #30
Bkz. Ne İzledim? #31
Bkz. Ne İzledim? #32
Bkz. Ne İzledim? #33
Bkz. Ne İzledim? #34 
Bkz. Ne İzledim? #35
Bkz. Ne İzledim? #36

Bkz. Ne İzledim? #37

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -