Archive for Ocak 2011

Novara'nın Yükselişi

Novara denildiğinde aklıma ilk gelen voleybol takımı Asystel Novara'ydı. Ancak son zamanlarda Serie B'de dikkatimi çeken bir takım var; Novara Calcio. Serie B'yi az çok takip ederim. Her ne kadar şike ligi olsa da ; bol sürprizli sonuçlar olması ligi takip edilebilir kılıyor. Futbolda sürpriz çıkışlar ve sürpriz düşüşler her zaman var. Yakın zamanda ligimizden İstanbulspor, Kocaelispor, Sakaryaspor, Göztepe gibi köklü takımları sürekli düşüşleri dikkat çekmişti. Kulüplerimizin maddi sıkıntıları ve iyi yönetilemiyor olması bu düşüşlerin temel nedeni. Yine yakın zamanda Hertha Berlin'in küme düşüşünü, Middlesbrough'nun küme düşüşünü örnek gösterebiliriz. İtalya'da ise bu konuda daha çok örnek çıkar. Örneğin; Hellas Verona yıllardır Serie A'nın köklü kulüplerinden biris olmuştur. Bugün hangi ligde olduğunu bilmek için bile araştırma yapmamız gerekiyor. Yine yakın tarihte Serie A'da mücadele eden Como, Treviso, Perugia gibi takımların şu an bulundukları konumları bilmek zor. Serie C'de, gözden uzakta mücadele ediyorlar. Birkaç sezon önce Serie A'da mücadele eden Ascoli de, şu an Serie B'de ligde kalma mücadelesi veriyor. Yükselişlere ise verebileceğimiz en güzel örnek şüphesiz Hoffenheim'dır. Her sezon bir kademe yükselen, Bundesliga'da aldığı sonuçlarla sükse yaratan, iyi yönetilen ve yıldızları olan bir kulüp Hoffenheim. İngiltere'de de Blackpool'un yükselişi ve iyi futbolu örnek verilebilir. Ama ligde ne kadar kalıcı olacakları soru işareti. İngiltere'de her kulüp köklü ve gelenek sahibi olduğu için bu tip sürprizler olabiliyor. Leeds, Newcastle, Nottingham Forest gibi takımların düşüşleri gibi yakın tarih örnekleri de var zaten.

E Novara bu kadar dikkatimi çekmişken, bir araştırayım; neymiş ne değilmiş bakayım dedim. İsmi çok sık duyulmasa da çok köklü bir kulüpmüş Novara. 1908 yılında 16 yaş grubundaki birkaç genç tarafından kurulmuş kulüp. Tarihinde öyle aman aman başarıları yok. Ancak savaş dönemlerinde çok popüler bir kulüpmüş. Yine de ilk Serie A deneyimini 1936 yılında yaşadığını belirtelim. 1938-1939 sezonunda Inter'le oynadığı Serie A finali kulüp tarihinin en büyük başarılarından birisi. Bir Lazio efsanesi olan, aynı zamanda Serie A tarihinin en çok gol atan futbolcusu olan Silvio Piola kariyerini Novara'da noktalamış. (Bkz. Silvio Piola) Efsane golcü Novara'da uzun yıllar forma giymiş ve burada da efsane olmayı başarmış. Zaten Novara'nın şu anda maçlarını oynadığı stadın ismi de; 10bin kişi kapasiteli Silvio Piola Stadyumu.

Geçen sezon Serie C'de grubunu zirvede bitirerek Serie B'ye yükselen Novara; bu ligde yükselen ve istikrarlı bir grafik çiziyor. Liderlik koltuğunda bulunan Siena'nın sadece 2 puan gerisinde,45 puanla ikinci sıradalar şu an. Atalanta'nın maç eksiğini bugün tamamlayacağı ve kazandığı takdirde Novara'yı geçeceğini söyleyeyim. Torino ve Livorno gibi Serie B'nin favori iki takımının önünde olmaları taraftarlarını sezon sonu için daha umutlu kılıyor. Zaten Livorno'yu Silvio Piola stadında 4-1 yendiler bu sezon. Novara'nın kadrosuna baktığımda çok dikkat çekici bir kadro olmadığını, son derece mütevazı oyuncuları olduğunu görebiliriz. Gelecek vaad eden Arnavut kaleci Samir Ujkani, Palermo'dan kiralanmış bu sezon. Raffaelle Rubino gibi İtalya alt liglerinin gedikli oyuncularından birisi takımın kaptanlığını yapıyor. Yine Palermo'dan kiralanan İsviçreli Morganella, Serie A tecrübesi olan Alex Pinardi, yılların tecrübesi kaleci Alberto Fontana ve Serie A tecrübesi olan orta saha oyuncusu Andrea Parola takımın dikkat çeken isimleri. Novara'yı 2009 sezonundan beri Attilio Tesser çalıştırıyor. 24 hafta sonunda zirve potasında kalmayı başaran Novara'nın sezon sonunda yer alacağı sırayı merakla beklemekteyim.
31 Ocak 2011 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Adamsın!

Guglielmo Stendardo'yu hep överim. Hatta hep övdüğümü de her seferinde söylerim. Forma için savaşan, formayı terleten oyuncuları sevmek çok anormal değil. Stendardo da öyle bir isim. Perugia'nın Serie A'da olduğu dönemde hem sağ bek,hem stoperde verimli maçlar çıkararak dikkat çekmiş; Perugia küme düşünce Lazio'ya gelmişti. Pek hakettiği değeri gören bir oyuncu olmadı. Delio Rossi'yle yaşadığı sorunlar nedeniyle Juventus ve Lecce'ye kiralık gönderildi. Reja iki sezondur kendisini kullanıyor, ancak alternatif olarak. Ha Biava-Dias ikilisi çok iyi işler çıkarıyor, çok uyumlular. Ancak ben Lazio savunmasını ilk Stendardo'nun ismini yazarak kurardım. İyi adam markajı, güçlü savunması var. Kafa toplarında da Biava'dan daha iyi. Fotoğraftaki görüntüsü çok hoşuma gitmişti haftasonu maçı izlerken. Henüz gol sevinci değildi. Ancak onun da hücuma çıktığı bir atakta kazanılan penaltı sonucu böyle hırslı sevinmesi , kendini taraftara sevdirmesi için yeterli bir neden.
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Fulham 4 - 0 Tottenham | FA Cup

Fenerbahçe maçıyla yakın saate denk geldiği için izleyemedim. Eve gelince baktım ; ilk şaşkınlığım 4-0lık skora oldu. İkinci şaşkınlığım ise 4-0lık skorun ilk yarıda oluşmasına oldu. Sabah özet görüntülerini izledim. Hakem Phil Dowd bir kırmızı kartla maçın içine etmeyi başarmış. Eski bir Tottenhamlı olan Danny Murphy'nin erken penaltı golüyle ev sahibi takım öne geçmiş. 13. Dakikada Dawson gibi tecrübeli bir stoperin, saçma sapan bir hatası var. Defansta çalıma girerek topu kaptırıyor, devamında şut vuran rakibin önüne kayıyor. Rakibin şutu kaleciden dönmüş dönmesine de; hakem burada çok skandal bir penaltı çalmış. Dawson'ın rakibine müdahalesi yok gibi gözüküyor. Rakibin öyle anormal bir düşüşü de yok. Şut vurarak kayan adam görüntüsü var. Fakat Dowd'ın kararı penaltı ve kırmızı kart. İşte buradan sonrası Tottenham için kabus gibi bir yarım saat. 15 dakikada gelen 2 penaltı golü ve 2-0lık mağlubiyet iyice oyundan düşürmüş Tottenham'ı. Yenilen 3. gol evlere şenlik. Dördüncü gol de ise Dembele şov yapmış, çok iyi bir gol atmış. Tottenham Carling Cup'tan sonra; FA Cup'tan da elenerek kupa defterini kapattı bu sezon. Ayrıca Harry Redknapp geldiğinden beri aldığı en ağır yenilgi bu diye hatırlıyorum.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Robbie Keane West Ham'da !

West Ham bu transferi açıklamaktan mutluluk duyduğunu belirtmiş, ancak ben bu yazıyı yazmaktan mutsuzluk duyuyorum. Tottenham taraftarının çok sevdiği, Tottenham tarihinin önemli futbolcularından birisi Robbie Keane. Tottenham kariyerinin zirvesindeyken Liverpool'a satıldı, daha sonra yakın bir fiyata tekrar transfer edildi. Futbol tarihinin ilginç transfer hikayelerinden birisidir gerçi bu da... Fakat tekrar Tottenham'a katıldıktan sonra eski günlerini arattı. Önce Celtic'e kiralandı, epey iş yaptı orada. Bu sezon tekrar takıma katıldı, Redknapp pek şans tanımadı. Redknapp'ın en kızdığım yanı da Keano'ya şans tanımamaması zaten. Pavlyuchenko en kazma olduğu dönemlerde bile şans bulurken, Crouch artık Tottenham taraftarına "illallah" dedirtmişken, Defoe sakatken Keane'i değerlendirmemesi bence pek doğru olmadı. Bir gün Fenerbahçe'ye de gelmesini isterim, Keane sevgim blogun bannerından da anlaşılıyordur zaten. Wayne Bridge, Demba Ba, Gary O'Neil gibi isimleri transfer eden West Ham; Robbie Keane'i de 6 aylığına kiraladı Tottenham'dan. İrlanda'yla play off maçında milli takımımıza attığı golden sonra sevincine uyuz olarak başlayan Robbie Keane sevgim Londra'nın bir başka kulübünde oynayacak olsa da devam edecek...
30 Ocak 2011 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 2 - 0 Trabzonspor | Yarışa Devam

Geçen hafta Antalya'da oynadığımız futbol tamamen yarışın içerisinde kalma mücadelesiydi. Hoş bir futbol yoktu, her zaman atılmayacak bir golü attık ve üstüne yattık. Fenerbahçe'ye yakıştıramadığım birşey bu, ancak o psikolojik sıkıntıdan çıkmak için bir şekilde böyle bir galibiyet almak şarttı. Psikolojik süreci atlatmak için epey yol katettirdi bu galibiyet. Ünifeb ve CK'nın kritik hafta öncesi tribünlere dönmesi de çok yerinde oldu. Bu da bir nevi tribünlerin psikolojik süreciyle alakalı... Gruplar bıraktı bırakalı, tribünün hiç tadı yok. Yine kısa bir zamanda hazırlanan, çok iyi bir kareografi var. Maç da bu görüntüyle başladı.Emeği geçenlerin ellerine sağlık... Takımı oynatan ve rakibi baskı altına alabilen Fenerbahçe tribünlerini özlemişim.

Aykut Kocaman formda isimlerden kurdu kadroyu. Sezon başından beri eleştirilen, kamptan sonra Antalyaspor maçında ciddi bir oyun ortaya koyan Andre Santos doğru tercihti. Takımın sol kanat sıkıntısı konuşuluyor ancak iyi bir Andre Santos'a hiç birimiz hayır demeyiz tabi ki. Yine ligimizin en enerjik oyuncularından Serkan Balcı'nın karşısına çok rahat adam geçen,önemli bir hücum gücü olan Issiar Dia'yı tercih etmek doğru bir hamleydi. Selçuk biraz soru işareti bırakan bir seçim gibi görünüyordu ancak o da kırmızı kart görene kadar çok iyi bir maç çıkardı. Taraftarın ciddi desteği olunca maça başlangıcımız da baskılı oldu. İlk 10 dakikalık bölümde panikli gözüken, ancak etkili hücumlar gerçekleştirdik. Niang'ın ayağının dışıyla gönderdiği şut maçın en tehlikeli anlarından birisiydi. Oyuncularımızın şampiyonluğu ve bu maçı istediği çok belliydi. Müthiş bir presle başladık maça. Orta sahada Emre,Selçuk,Mehmet; hatta Dia epey baskı yaptılar rakibe. Geçen toplarda ise Lugano,Santos ve Yobo risksiz oynamayı tercih ettiler. İnanılmaz bir hırs ve istek vardı. Tıpkı taraftarın istediği, tribündeki kareografinin söylediği gibi; Yüreklerini ortaya koyan futbolcularımız vardı.

Golün gelmesi de çok geç olmadı. Lugano'nun golünde daha topa vurmadan "Gooool!" diye bağırdım. Çok barizdi, kaleciyle arasında kimse yoktu. Arkadan çekiliyordu gerçi; hem penaltı hem goldü. Niang'ın golündeki vuruş ustalığını da ayrı özlemişim. Galatasaray maçında biçildiğinden beri eski cesaretiyle oynayamıyordu Niang. Sürekli biçiliyor, sürekli sert hareketlere maruz kalıyordu. Haa bugün farklı mı oldu ? Tabi ki olmadı. Özellikle Cale her pozisyonda Niang'ın yakasına yapıştı. Niang'ın sertlikten yakınması Fransa basınında bile yer bulmuştu. Ancak bu sertliğe hakemler izin vermeye devam edecek gibi gözüküyor. Yazının son bölümünde hakeme elbette değineceğim.

İkinci yarının belli bir bölümünde yine kontrolsüz oynamaya başladık. Topu ayağımızda tutabilmemizin çok önemli olduğu süreçte topu ayakta tutma sıkıntısı yaşadık. Ancak sıkıntıyı atlatana kadar pozisyon vermeyişimiz de güzel bir gelişme. İkinci yarılarda genelde kötü oynadığımız biliniyor, o yüzden 2 maçtır kötü oynadığımız dakikalarda pozisyon vermiyor olmayışımızı gelişme olarak değerlendirebiliriz. Hakemin sürekli düdük ağzında gezmesi, en ufak pozisyonda faul vermesi, her iki takıma da gösterdiği anlamlı/anlamsız sarı kartlar dikkat çekiciydi. Bünyamin Gezer açık ara ligin en kötü hakemlerinden birisi olduğunu bir kez daha kanıtladı. Kart göstermediği bir ben kaldım, bir de kahvede önümde ha bire söven has Karadenizli,Trabzonsporlu komik abi. Hakem gösterdiği her karttan sonra maçın kontrolünü elinden kaçırmaya devam etti. İki tarafın da memnun kalmadığı bir yönetim sergiledi. Böyle kritik maçları yönetemeyecek düzeyde bir hakem olduğunu federasyonun da anlaması lazım artık!

Güzel futbol, güzel galibiyet... Kötü oynayan oyuncumuz yok, her biri canını dişine takarak mücadele etti. Haftaya Selçuk ve Gökhan önemli eksikler. Ancak bir orta saha transferi gelecek gibi bugün yarın. Kiralık istemem, kiralık orduyla savaşa gidilmez. Umarım bonservisli bir transfer yaparız. Bu galibiyet ile yarışa devam dedik. Trabzonspor ise ligde 2 maçta çok kritik 5 puan bıraktı.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 2 - 0 Fiorentina

Birkaç maç önce Libor Kozak'ın Lazio'nun nöbetçi golcüsü olma yolunda ilerlediğini, Lazio için çok kritik goller attığını yazmıştım. Libor Kozak durmuyor, atmaya devam ediyor. Artık ilk onbirde tercih ediliyor. Zarate'yi yedekliyor. Formanın hakkını da veriyor. Lazio adına attığı goller hep puan getiren goller oldu bu sezon. İlk kez Fiorentina deplasmanında golünü atmıştı ilk maçta. Şimdi yine bir Fiorentina maçı, ezeli rakiplerden biri. İlk olarak kazandırdığı penaltı, daha sonra attığı 2 golle galibiyeti getirdi bugün bir kez daha. Lazio'ya sınıf atlatacak,kafaya oynatacak futbolcu eksikliği olduğunu iddia ediyorum hep. Libor Kozak böyle devam ederse, bu eksikliği dolduracak isim olabilir. Üstelik pivot özellikli bir golcü olması da dünya futbolunda yerini çok ayrı kılabilir. Ne yalan söyleyeyim, bugün penaltıda topun başına geçince atamayacağını düşündüm. Bir de "penaltıyı yaptıran kullanırsa kaçırır" batıl inancı var tabi... Ancak çok şık vurdu Kozak. Sculli'nin golde verdiği pas da mükemmeldi. Laziolu futbolcular farklı kenetlenmişlerdi bugün. Gollerden sonra farklı bir sevinç vardı. Lotito'nun da tribündeki sevinci görülmeye değerdi. Erken gelen iki zorunlu oyuncu değişikliği Reja'nın planlarına engel olmadı. Stendardo çok başka bir oyuncu... Her zaman söylüyorum, ben hoca olsam ilk tercihim Stendardo olur defansta. Bugün Reja Diakite'yi tercih etti. Sakatlanınca yerine Stendardo girdi ve ruhunu ortaya koydu yine. Hücuma katılma, tribünleri ateşleme gibi ekstra görevler de üstlendi. Milan'ın kazanması kötü oldu. Efsane Mihajlovic'i bir kez daha üzdük.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe Ülker 75 - 73 PE Valencia

  • Emir Fenerbahçe'de en çok eleştirdiğim isimlerden birisi, bu akşam maç sonunda 1 saniyede 2 kere blok yaparak Valencia'ya son darbeyi indiren oyuncumuz oldu. Sadece maç sonu değil de, genel anlamda bakmak gerekir Emir'e. Bu akşam müthiş oynadı. Sadece Ömer Onan'ın bu kadar coşması, maçın 1 numaralı kahramanı yapmadı Emir'i.
  • Ömer ve Mirsad... Sizi her zaman Fenerbahçemizin parkedeki ruhu olarak gördük. Siz de her zaman formanın hakkını verdiğiniz için teşekkürler.
  • Ömer Onan insan değilsin. Savunmanı zaten herkes,her zaman konuşuyor. Ancak hücumda da herşeyi yapıyorsun. Fenerbahçe'nin en büyük değerlerinden birisisin. Basketbolcu değil de; futbolcu olsaydın yine takımı adına herşeyi yapan, olağanüstü bir futbolcu olurdun.
  • Ukic bugün biraz iyi olsaydı, Valencia maçını bu kadar heyecana bırakmaz; daha farklı bir skorla kazanırdık diye düşünüyorum.
  • Ayrıca Kaya'nın ve Oğuz'un da pek katkısı olmadı maça. Buna rağmen kazanmak, ayrı bir güzel.
  • Jasikevicius tecrübesiyle takıma kısa sürede çok katkı sağlıyor. Müthiş oynuyor, oynatıyor.
  • Lavrinovic hala formsuz.
  • Kinsey'in olmaması savunmamızı da etkiledi.
  • Taraftar iyi gibi başladı, sıradanlaştı. Maçın havasına giremedi gibi... Ancak Ntv de sesi epey kıstı gibi geldi bana.
  • Murat Kosova; Türk medyasının en iyi spikerisin. Açık ara...
  • Sean May ne oldu ? Kaçırdım o kısmı... Niye oynamadı ?
  • 2de 2 yaptık. Şimdi Valencia ile Olympiakos yesinler birbirlerini...
  • Bu karaktersiz hakemler bizi şampiyon yapmaz gibi geliyor bana... İnşallah maçlarda ezdiğimiz gibi, final de ezeriz hakemleri.
27 Ocak 2011 Perşembe
Yazan: steven_stiffler

Bologna 3 - 1 Lazio

Lazio'daki düşüş belli. Geçen hafta kötü bir futbolla Sampdoria'yı mağlup etmeyi başarmıştık ama bu hafta gergin bir ortamda geçen Bologna deplasmanından puan çıkaramadık. En kötü tarafı da; Bologna gibi kısıtlı kadrosu olan, az pozisyon bulan bir takımın Lazio'ya 3 gol atması. Üstelik Floccari'nin erken golü rakibi tamamen demoralize başlatıyor maça. Ayrıca yeni gelen, takıma henüz adapte olamamış Sculli'yi; Takımın en formda isimlerinden Zarate'nin yerine tercih etmek de çok mantıklı bir seçim değil. Di Vaio'nun gollerinin her ikisi de çok şık ve klas kokan goller. Lazio genel manada çok kötü oynamıyor, silik bir futbol oynamıyor. Ancak hücum organizasyonları çok yavan geliyor bana. Muslera da kötü gününde olunca böyle bir mağlubiyet normal. Lazio'nun geri kalan haftalarda kısıtlı kadrosunun sıkıntısını yaşayabileceğini ve düşüşünün devam edebileceğini düşünüyorum. Ancak tabi ki gönlüm potada kalabilmekten yana... İtalya futbolunun iyi bir Lazio'ya ihtiyacı var. Potaya yeni bir heyecan katacak Lazio ve Napoli'yle bu sezon daha güzel hatırlanacaktır.
24 Ocak 2011 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Antalyaspor 0 - 1 Fenerbahçe

Dünkü maç hakkında yazacak çok şey olmaması, Fenerbahçe'nin sürekli hale gelen kötü ve karaktersiz futbol oynamasından kaynaklı. Aslında Aykut hocanın sezon başından beri vurguladığı şey; Fenerbahçe'ye bir futbol karakteri oturtmaktı. Sezona bu hedefle girildi ve sezon başında oynanan bol gollü maçlar; Fenerbahçe'nin çok ofansif, golcü bir futbol karakterine bürüneceğini işaret ediyordu. Aslında yine öyle olacaktı. Maalesef ki; Aykut Kocaman basının ve taraftarın baskısını kaldıramadı. Gol atmaktan çok, gol yememeye özen göstermek istedi. Bu da Aykut Kocaman'ın sisteminle bağdaşmadığı için, Fenerbahçe'nin oynadığı futbol Allaha emanet şu an. Dün de Antalyaspor diri ve etkili gözükürken, Fenerbahçe silik bir şekilde sahadaydı. Niang'ın sol kanat oynaması sürpriz bir seçimdi. Hem Semih'in, hem Niang'ın etkisiz gözükmesi ise kötü bir sürpriz oldu. Gökhan Gönül'ün kendi çabasıyla, Rapaiç'e selam edercesine attığı gol; Ömer Çatkıç'a 10 sene öncesine ait bir Dejavu yaşatıyordu. Gol muazzam. Ancak golden çok, futbolcuların sevinci etkileyiciydi. Yerlisi, yabancısı ayırt etmeksizin hocalarına koştular. Aykut Kocaman'ın yanında olduklarını gösterdiler. Tüylerim diken diken oldu, gururlandım. Böyle bir ruh bizi şampiyon yapabilir, ancak bu ruhu biraz da futbola katmamız gerek. Sadece Gökhan Gönül'le, Emre'yle, Alex'le olmaz. Volkan'ın dediği gibi; herkes elini taşın altına koyacak. Aykut hoca Dia değişikliğini biraz daha erken yapsa; etkili bir oyun oynayan Erkan sağdan çıkamaz, Dia'nın soldan getirdiği toplar bizi pozisyonlara sokabilirdi. Sonuç olarak; Trabzonspor'un puan kaybettiği bir haftada alınan bu galibiyet çok olumlu bir hava yaratacaktır. Haftaya mabedimizde Trabzonspor'u yendiğimiz takdirde; ligin rengi artacak, bizim de umutlarımız yeşerecektir.
23 Ocak 2011 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Newcastle 1 - 1 Tottenham

Maçı izleyemedim maalesef. Pienaar'ın gelişiyle Gareth Bale sol bek, Pienaar orta sahanın solunda maça başlamış. Henüz 11. dakikada Bale sakatlanmış ve yerine Bassong girmiş. Nasıl bir savunma şekli oluştuğunu ben de merak ediyorum. Takımdan ayrıldı,ayrılacak denilen Jenas ise dün yine ilk onbirde sahaya çıkmış. Bu sezon Tottenham'ı pek mavi formasıyla izleyememiştik. Bu ya 1dir, ya 2... Suçu formaya atabiliriz yani. Coloccini'nin golüne, 90'da Lennon yanıt vererek maçın skorunu ilan etmiş. Redknapp'ın açıklaması maçının hakkının beraberlik olduğu ve son dakikada gelen golle maçın hakkını bulduğu yönünde. Ancak bu sonuçla Tottenham'ın zirveden iyice uzaklaştığını belirtmek lazım. Şimdi tek hedef Chelsea ile 4.lük için çekişmek olacak gibi gözüküyor. Geçen sezon City ile çekişmesinde Tottenham avantajlı taraftı. Ancak Chelsea her ne kadar kötü bir gidişin içinde olsa da tecrübesiyle bir adım önde gördüğüm bir takım.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham Efsaneleri

Tottenham'ın efsane isimlerinin bir kısmını içeren bir fotoğraf albümünün stickerları. Martin Peters 1969 yılında Londra'nın bir başka takımı West Ham'dan 200.000 pound karşılığı transfer edilmiş ve 1975 yılına kadar Spurs formasını terletmiş. Bu süreç içerisinde attığı gollerle ön plana çıkan Peters, en fazla golü ise 1972-73 sezonunda kaydetmiş. O sezon 15 gol atan Martin Peters Tottenham taraftarlarının unutamadığı isimler arasında yer alıyor.


Jimmy Greaves sadece Tottenham'ın değil, İngiliz futbolunun da unutulmaz isimlerinden birisi. Milli takımda oynadığı 57 maça 44 gol sığdırmış, efsane bir isim. 20 yaşında İngiltere Ligi'nde 100 gole ulaşarak adını tarihe yazdırmış. Chelsea'de 4 senede attığı 125 gol, yolunu çizmeye; Milan'a düşürmüş. Milan'da kısa geçen bir kariyer sürecinden sonra, biraz sonra değineceğimiz efsane menajer Bill Nicholson tarafından Tottenham'a transfer edilmiş. 300ün üstünde maça çıktığı Tottenham'da 4 kere gol kralı olmuş. Tottenham adına toplamda kaydettiği gol sayısı ise 220.

Gelelim Tottenham tarihinin en önemli isimlerinden olan Bill Nicholson'a. Bill Nicholson'ı Tottenham efsanesi saymak için birden fazla sebep var. 19 yaşında Tottenham'da profesyonel olan Nicholson; 35 yaşında jübilesini aynı takımda yapmış. Aradan geçen süreçte 350ye yakın maça çıkmış. 3 sene sonra, 1958'de White Hart Lane'e bu kez menajer olarak adımını atmış. 38 yaşında başladığı Tottenham menajerliğini 16 sene sürdürerek sayısız başarıya imza atmış. Bu süreçte 3 kez FA Cup, 2 kez Lig Kupası, 3 kez Charity Shield, 1 kez Kupa Galipleri Kupası, 1 kez de UEFA Kupası kaldırarak ismini unutulmazlar arasına yazdırmış. Menajerlik görevinden sonra Tottenham adına scoutluk görevini üstlenerek hayatını Tottenham'a adayan Bill Nicholson 2004 yılında hayatını kaybetmiş. Ancak Tottenham müzesinde onun kazandığı sayısız başarının yanında heykeli de bulunuyor.

Kuzey İrlandalı orta saha oyuncusu Danny Blanchflower'ın Tottenham kariyeri 28 yaşında başlıyor. Tottenham'ın estirdiği, altın çağlarında takımda yer almasıyla unutulmazlar arasına giriyor. 10 yıllık Tottenham macerasında kaptanlığa kadar yükselen Blanchflower bu süreçte, 1 lig şampiyonluğu, 2 FA Cup şampiyonluğu, 1 Kupa Galipleri Kupası şampiyonluğu yaşıyor. 1958 ve 1961 yıllarında ise İngiliz spor yazarları tarafından Yılın Futbolcusu ödülüne layık görülüyor. Kuzey İrlanda Milli Takımı ve Chelsea ile menajerlik tecrübesi de bulunan Blancflower 67 yaşında hayatını kaybetmiş.

Biraz daha yakın bir tarihe gidelim. 80li yıllarda Tottenham'da forma giyen Glenn Hoddle ismini, günümüzde de zaman zaman duyuyoruz. 1974 yılında Tottenham'a katılan Hoddle, genç yaşta sakatlıklarla boğuşarak talihsiz bir kariyer başlangıcı yapıyor. İlk kez 17 yaşında Norwich City karşılaşmasıyla kadroya girebilen Hoddle, efsane bir kariyerin ilk adımını atıyor. Patlamayı 1979-1980 sezonunda yapıyor. Henüz 22 yaşında olan Glenn Hoddle ligde attığı 19 gol sayesinde İngiltere'de Yılın Genç Oyuncusu seçiliyor. Duran toplardaki becerisiyle kalecilerin korkulu rüyası olmayı başaran Hoddle'ın Tottenham kariyerinde 1 Uefa Kupası, 2 Federasyon Kupası, 1 Community Shield bulunuyor. 1991 yılında Swindon Town ile oyuncu-menajer olarak menajerlik kariyerine başlayan Hoddle aynı görevi Chelsea'de de gerçekleştirdikten sonra sırasıyla; İngiltere Milli Takımı, Southampton, Tottenham ve Wolverhampton takımlarını çalıştırmış. İngiltere milli formasını da 53 kez giyen Glenn Hoddle, günümüzde hala ismi saygıyla anılan İngiliz futbol adamlarından.

Yine ismini çok duyduğum, ancak yaşımın yetişmediği isimlerden birisi. Maradona'nın panpalarından Osvaldo Ardiles. 1978 yılında Huracan'dan Tottenham'a gelen Ardiles, 10 sene boyunca bu formayı giymiş. Bu süreç onun Spurs efsanesi olması için yeterli gözüküyor. Çünkü o dönemde alınan 2 Federasyon Kupası ve 1 UEFA Kupası'nda payı olan isimlerden. Aynı zamanda 1982 Dünya Kupası'nda Arjantin Milli Takımında 1 numaralı formayı giyen oyuncu, bu konuda da bir ilke imza atmış. 1993-1994 sezonunda Tottenham'da menajerlik de yapan Ardiles, bu konuda futbolculuğundaki kadar başarılı olamamış olacak ki; vasatın altında pek çok takımın teknik direktörlüğünü kariyerine eklemiş.

"Futbol 11'er kişilik iki takım arasında oynanan ve sonunda Almanların kazandığı bir oyundur" sözünü hafızalara kazıyan, efsanevi golcü Gary Lineker. Aslında efsane olmayı altyapısından yetiştiği Leicester City'de başarmıştır. Efsaneyi uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Kariyeri boyunca tek sarı kart dahi görmemiş, müthiş bir centilmen. Milli takımımıza da 2 maçta 6 gol atması dikkatimi çeken bir detay oldu. 1989'da sona eren Barcelona kariyerinden sonra Manchester United'dan gelen teklifi reddedip Tottenham'a transfer olmasıyla 105 maçta atacağı 67 gollük süreç başlamış. Tottenham'da 1 gol krallığı, 1 de Federasyon Kupası başarısı bulunuyor. İngiltere'de 3 farklı takımda gol krallığı yaşayarak bu konuda da adını tarihe yazdırmıştır.
21 Ocak 2011 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Olympiakos 70 - 84 Fenerbahçe

Haftabaşından beri heyecanla beklediğim maçta mükemmel bir galibiyet alan Fenerbahçeli oyuncularımızın hepsine helal olsun, hepsine teşekkürler. Üçüncü periyoddaki etkisiz oyuna rağmen baştan sona kadar maçtan kopmadık. Müthiş bir üçlük isabet oranıyla oynadık. 3 çeyrek boyunca bizi çıldırtan May, son çeyrekteki oyunuyla mutluluğumuzda pay sahibi oldu. Teodosic denen çirkef karakter, yine Türkün önünde eğilmek zorunda kaldı. Marko Tomas mükemmel oyunuyla maçın yıldızı oldu. Ukic ve Preldzic'te müthiş oynadılar. Ömer Onan yine her zamanki kritik anların adamı Ömer Onan'dı. Son çeyrekteki üçlüğüyle maçı kopardı. 2008'den beri evinde yenilmeyen Regal Barcelona'nın serisini bozmuştuk. Şimdi de evinde 20 maçtır yenilmeyen Olympiakos'un serisini bozduk. Fenerbahçe çok pis koyar ! Müthiş bir gurur bu... Bu takım Avrupa Şampiyonluğunu hakediyor. Son olarak; Koçun da dediği gibi; WE ARE FENERBAHCE! "Seni Seviyoruz Koç!".
Yazan: steven_stiffler

Steven Pienaar Tottenham'da

Steven Pienaar Dortmund'da oynarken takımın en iyi oyuncusuydu. Kadroya baktığında en dikkat çeken, en yetenekli oyuncuydu. Zaten Dortmund o dönemde düşüşte, vasat bir takımdı. Ajax günlerini ise hayal meyal hatırlıyorum. Belki de Ajax'ın çok iyi futbolcuları olduğundan dolayı Dortmund'daki kadar gözüme batmamıştır. Almanya'da tam bir 10 numara edasıyla oynayan Pienaar, Everton'da futboluna çok daha fazlasını ekledi. İngiltere fiziksel ve mental yönlerini de geliştiren Pienaar adada kalıcı olarak kalitesini ispatladı. Güney Afrika Milli Takımı'nın da uzun süredir önemli bir parçası. Harry Redknapp kadro genişliğini, lig ve Şampiyonlar Ligi'ndeki hedeflerini düşünerek Steven Pienaar'ı White Hart Lane'e getirdi. Modric'in alternatifi olacağını düşünüyorum. Ancak oldukça iyi bir alternatif olacağı ve zaman zaman Modric'i keseceği de kesin. Tottenham'da 40 numaralı formayı giyecek. İlk açıklamaları ise alıştığımız futbolcu demeçleri. İyi bir takıma geldiğini, formayı kapmak için çok çalışacağını, yaratıcılığı ve enerjisiyle takıma çok faydalı olacağını söylemiş. Ayrıca milli takımdan arkadaşı Khumalo'nun da Tottenham'a gelmesine çok sevindiğini belirtmiş.
20 Ocak 2011 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Giuseppe Sculli Transferi

Lazio'nun 1 haftadır gündemde olan ve iki gün önce resmiyete kavuşturduğu transfer. Bahsi geçen transfer ücreti 3,5 milyon €. Sculli'yle ilgili dikkat çeken detay Juventus'ta yetişmiş olmasına rağmen hiç Juventus forması giymemesi. Sculli ve Palladino ikilisinden epey ümitliydim aslında. Ancak ikisi de beklenen patlamayı yapamadılar. Giuseppe Sculli İtalya Milli Takımı'nın A milli hariç her kategorisinde forma giymiş. 15,16,18,20 ve 21 yaş milli takımlarında oynamış. Kanatlarda ve forvette oynayabiliyor. En verimli dönemini ise Genoa'da geçirmiş. Ancak bu sezon Genoa'da pek bekleneni verdiğini söyleyemeyiz. Geçen sezon bu zamanlar Genoa'dan Floccari gelmiş, Lazio'nun ligde kalmasına önemli bir katkı yapmıştı. Şimdi hedef her ne kadar şampiyonluk yarışının içerisinde kalmak gibi gözükse de, asıl olarak ligi Şampiyonlar Ligi'ne gidebilecek bir yerde bitirmek. Sculli bunun için yeterli bir transfer olarak görülebilir. Çünkü takıma sınıf atlatacak, şampiyonluk getirecek bir transfer değil. Lazio'nun hedef büyütemediğini gösteren bir transfer. Az önce Roma maçı yazısında yazdım. Lazio'da üst sınıf oyuncu eksikliği var. Tamam herkesin görev adamı olması da iyidir. Ancak bu görev adamlarının yanına Zarate ve Hernanes gibi yıldızları da pekiştirmek lazım. Hedef büyütmek için bu tip isimler alınmalı. Sculli gibi takımı yerinde saydıracak isimler değil. Giuseppe Sculli Lazio'ya hayırlı olsun diyelim. 77 numaralı formayı giyeceğini not edelim.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Roma 2 - 1 Lazio

Ligdeki maça kıyasla, dün akşamki kupa maçının zevkli geçtiğini söylemek yanlış olmaz. Lazio'da sezonun formda oyuncusu Kaptan Mauri'nin yedek kalması; Roma'da ise Vucinic ve Menez'in yedek kalması dikkat çekiciydi. Lazio maça oldukça tempolu ve arzulu başladı. Sağdan Lichtsteiner'ın bindirmeleri Roma'ya zor anlar yaşatsa da gol olabilecek bir pozisyon gelmedi buradan. Sol kanat ise biraz daha durgundu. Radu hücuma pek fazla katkı veremediği Burdisso'ya attığı tekmeyle kırmızı kartın eşiğinden döndü. Hakem Radu'yu sarı kartla cezalandırdı. Zarate Lazio'da tek başına çabalıyor bazen. Defansif olarak Ledesma, ofansif olarak da Zarate. Kendi kendine hücumu yönetiyor, güzel paslar veriyor ama değerlendirecek; kendi ayarında bir takım arkadaşı olmamasının sıkıntısını çekiyor. Kozak'ın acemiliğiyle kaçan birkaç Lazio pozisyonu var ilk yarı. Bir de Zarate'nin şutu var. Roma'nın ilk yarı değil pozisyonu, şutu yok. Ayı lakaplı Adriano çıt kırıldım olmuş iyice. Ledesma'nın ufak bir omuz çekme darbesinden dolayı 20 dakika ağladı, sızladı. Roma'nın ilk yarıdaki kötü oyunu, Lazio'nun gol bulmasını sağlayamadı.

İkinci yarıda Ranieri taktiksel anlamda olumlu değişiklikler yaptı. Roma'nın en kötü iki ismi Greco ve Adriano'yu çıkarıp; Vucinic ve Menez'i aldı. Menez oyuna girer girmez Roma'yı atağa kaldırmaya çalışan bir iki girişimde bulundu. Kaleye şutu olmayan Roma, geleneksel hale gelmiş penaltılarından birisini kazanınca Borriello'ya golü atmak kaldı. Tıpkı lig maçında olduğu gibi... Ancak bu sefer Lazio'nun erken yanıtı gelince, maçın heyecanı devam etti. Hernanes penaltıyı değerlendirerek Roma ağlarına Lazio'nun ilk golünü bıraktı bu sene. Hernanes'e değinelim. Alex'e benzetiyorum yapısını. Çok etliye sütlüye karışmayan bir yapısı var. Takımı oynattığında mükemmel oynatıyor. Zarate ayarında topçu yok diyorum ya, Hernanes onlardan değil. Direksiyonun başına daha fazla geçmesi gerek. Akşam penaltı golü dışında pek sahada yoktu. Birkaç maçtır böyle. Pek savunmaya da yardım etmiyor.Radu'nun hatasından gelen alışılagelmiş bir Simplicio golüyle Roma 2-1 öne geçiyor, kalan sürede Lazio'yu zor duruma sokuyordu. Kozak dün akşam kötü oynamadı, rakip savunmayı epey tedirgin eden bir yapısı var. Ancak gol atacak bir oyun da sergilemedi. Reja'nın Floccari değişikliği mantıklıydı. Golden hemen sonra Floccari'nin bir volesi var ki ; sadece Lazio adına değil futbol adına gol olmalıydı o vuruş. Hasta halimle yerimden fırladım. Sezonun en güzel gollerinden birisi olurdu şüphesiz. Kalan sürede Bresciano'nun da oyuna girmesi Lazio'ya epey pozisyon kazandırsa da bir türlü gol gelmesine yetmedi. Bresciano'yu da oyunda kaldığı sürede beğendim. Takıma hareket getirdi. Hele bir boşa depar attığı pozisyon vardı ki; "Hay koçum benim!" dedim. Lazio'da Dias'ı çok beğeniyorum. 31 yaşına kadar Brezilya'da kalmamalıymış. Riise ise Roma savunmasına sınıf atlatıyor. Kupada bir üst turda Roma ve Juventus karşılacak.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Gitmez Dediğim Penny de Gitti

Zamanında Marie Ferdinand, Cappie Pondexter benim için neyse; Penny Taylor da oydu. Dümenin başındaki isimdi. Taurasi tartışmasız dünyanın en iyisi. Ancak duygusal bağımız kuvvetlenecek kadar bizimle olamadı. Penny geldiği günden bu yana sayı attı, takımın şampiyonluğunda rol oynadı. Dergiye poz vermek için giydiği çubuklu efsane forma ona bir başka yakışmıştı. Ancak bu gidişi ona hiç yakışmadı. Kızmak değil, sinirlenmek de değil duygularım. Penny Taylor'ı seviyorum, ne olursa olsun. Yanlış lanse edilmesin. Tabi ki hiç kimse Fenerbahçe'den büyük değil... Dünyanın en büyük spor kulübüyüz diyoruz, kimsenin kaprisini çekmek zorunda değiliz. (Haaa çekiyoruz o ayrı). Ben Penny'nin gidişinin kapris olduğunu zannetmiyorum. Kulüpten 649494 gün gecikmeli de olsa gelen açıklama, tam benim beklediğim gibi. Tamam kulüp bazı şeylerin üstüne örtmeye, işine geldiği gibi lanse etmeye alıştırdı bizi. Ancak Penny'nin olayı tam benim düşündüğüm ve tahmin ettiğim gibi açıklandı. Ve doğru bir şekilde açıklandığını düşünüyorum. Penny'de bir güvensizlik oluştuğu belliydi. Gitmeyi düşündüğü de belliydi. Hepimizin içinde bir şüphe,bir korkuydu. Ancak; Penny Taylor'ın takımdaki diğer arkadaşlarını bırakıp gideceğine ihtimal vermiyordum. Yanılttı, canı sağolsun... Gönül farklı şeyler isterdi. Bu akşam Ekaterinburg maçında oynasaydı, Final Four sonucunda Avrupa'da bize kupa getirip öyle gitseydi. Bu sezon kaldıracağımız lig şampiyonluğuna daha fazla katkı verseydi. O zaman Cappie gibi unutulmaz bir oyuncu olurdu.

Bir sözleşme feshi haberi yok, bu biraz umut veriyor. Bir ikna çabası var gibi gözüküyor.Çok suyunu kaçırmadan bir açık kapı bırakmalı, düşünmesi için süre vermeliyiz. Basketbol şubemiz son zamanlarda kötü yönetiliyor gibi gözükse de; ben bir B planının olduğunu düşünüyorum yine. Taurasi'nin yerine hemen transfer edilen Angel gibi, Penny'nin yerine de düşünülen bir isim vardır muhakkak.

Takım arkadaşlarına, taraftara sırtını dönüp gitsen de; yolun açık olsun Penny...
19 Ocak 2011 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler

Roma - Lazio Günü

Ligde Lazio'nun favori olduğu, sıkıcı geçen, Lazio'nun penaltılarının verilmediği, Roma'nın kazandığı maçın ardından; yine bir Roma - Lazio derbi günü geldi çattı. İki ezeli rakip bu kez Roma evsahipliğinde, kupada karşılacaklar. Roma son 6 sezonda 5 kez final oynadı bu kupada. Bu 5 finalin 2sinde kupayı kaldırdılar. Final oynamadığı tek sezonda ise Lazio ile Sampdoria finalde karşılaştı. Kupayı Lazio kazandı. Maç 21.45'te Ntv Spor'dan yayınlanacak.

Muhtemel 11ler;
Roma : Julio Sergio - Casetti, Mexes, Burdisso, Riise - Simplicio, De Rossi, Perrotta - Menez - Borriello, Vucinic

Lazio : Berni - Lichtsteiner, Biava, Dias, Radu - Brocchi - Mauri, Hernanes, Alvaro Gonzalez - Kozak, Zarate
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Odette Yustman

Ezel arası bir Tipimsin molası veriyor; "malum filmdeki malum sahneler hiç olmuş mu Odetteciğim ?" diyorum...



17 Ocak 2011 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tottenham 0 - 0 Manchester United

İlk maçta Gomes'in yıllarca unutulmayacak hatasını ve Nani'nin golünü izlemiştik. Aradan çok uzun bir süre geçmedi. Ancak sütten ağzı yanan Gomes'i dün her zamankinden daha konsantre gördük. Golsüz olmasına rağmen seyir zevki bu kadar yüksek bir maç ancak Premier Lig'de oynanır. Harry Redknapp geçen seneki gözdesi Palacios'u sorunlarından dolayı bu sezon pek kullanmıyordu. Palacios son zamanlarda yine ilk onbirin değişmez oyunculardan olmuş gibi gözüküyor. Van der Vaart önderliğinde, Crouch'lu hücum hattı tercihi; formda Defoe'yi dışarıda bıraktı. Maç çok tempolu olmasına rağmen, maçın skorunu etkileyen çok kritik bir pozisyon kaçtığını düşünmüyorum. Genelde dış şutlarla kaleyi yokladı Tottenham. Pek kaleye giden bir oyuncu olmayan Palacios bile şut denemesi yaptı. Tempo kadar sertliğin de olduğu bir maçtı. Bu sertliğin neticesinde 74. dakikada Rafael kırmızı kartla oyun dışında kaldı. Birkaç dakika sonra Palacios-Defoe değişikliği geldi ve Tottenham kalan 14-15 dakikalık bölümde galibiyeti almaya çalıştı. Manchester United'da Nemanja Vidic yine çok üstün bir savunma performansı sergiledi. Tottenham'da Modric'in dikkat çeken futbolu golü getirmeye yetmedi. Gününde olmayan isimler ise Berbatov ve Bale'di. İkisi de beklenen performanslarından uzak görüntü çizdiler.

Manchester United maç eksiğine rağmen liderlik koltuğunu tekrar alırken, namağlubiyetini de sürdürdü. Tottenham ise haftayı Chelsea'nin arkasında, 5. sırada kapattı.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 1 - 0 Sampdoria

Lazio'ya ligin ilk maçında, ilk mağlubiyeti Sampdoria tattırmıştı. O maçta Lazio çok iyi bir futbol ortaya koymasına karşın, skor üretememişti. Ondan sonrası malum... Güzel bir galibiyet serisi geldi. Liderlik geldi, zirve mücadelesi geldi. Ancak bu gidişat son haftalarda yerini düşüşe bırakmıştı. Bugünkü beklentim, pozisyon sıkıntısı içerisinde bir maçtı. Öyle olmasına da üzüldüm. Lazio'nun evinde üstün oynamasını beklerdim. Son dakikalara kadar hiç birşey yoktu maçta. İki takım da doğru düzgün pozisyona girmekten bihaberdi. İlk yarının bir bölümünü zaten izlemeyemedim. Ancak izlediğim kısımlarda hiç birşey yoktu. İkinci yarı Diakite'nin alışılagelmiş kazmalıklarından birinde Pazzini çok net bir golü kaçırdı. Maçın sonlarına doğru Zarate'nin bir kaç gol girişimi olsa da; etkili pozisyonlar çıkmadı. Reja bugün maç kazandıracak hamleler yapmasını bildi. Scaloni 3 senedir Lazio'da. Gerçi bu 3 seneden 1sini kiralık giderek geçirdi. Kalan 2 senede bu adama hiç şans tanınmadı. Arjantin forması giymiş, son derece tecrübeli bir futbolcu. Çok üst düzey değil ama iyi bir alternatif. Ancak yedeğin yedeği konumundaydı hep. Bugün eksik olan sol bekte ona şans verdi Reja. Maçın sonlarına doğru; çok şans vermediği için eleştirdiğim Alvaro Gonzalez'i Brocchi'nin yerine; Libor Kozak'ı da ruh gibi gezinen Floccari'nin yerine oyuna aldı. Bu hamleler galibiyet getiren hamleler oldu. Alvaro Gonzalez oyuna dinamizm getirirken, Libor Kozak alışmaya başladığımız o kritik gollerinden birisini atarak galibiyeti getirdi. Genç futbolcudan ilk geldiği dönemlerde pek ümitli değildim. Ancak umut vaad etmeye devam ediyor. Lazio'nun nöbetçi golcüsü diyebiliriz artık onun için... Gol sevincinde formayı parçalaması ilginç görüntüler oluşturdu.
16 Ocak 2011 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe Acıbadem 1 - 3 Eczacıbaşı Vitra

Eve geç dönünce yazmaya fırsat bulamadım. Arkadaşlarla maçtaydık dün. Bu sezonun en kaliteli maçlarından biri olacağı belliydi. Bu maçta Nati,Fürst,Liuba üçlüsünü sahada bekliyordum. Liuba çaprazda oynayabilirdi. Çiğdem'i zaten smaçör oynatıyor koç. Ancak Ze Roberto Fürst'ü yine tercihinin dışında bıraktı. Ergül ve Eda'yı değerlendirmeye çalıştı. Eczacıbaşı'nın Neslihan ve Mirka Francia'lı hücumlarını durdurmak için Fürst önemli bir etken olacaktı. İlk setteki karşılıklı sayılar maçın kaliteli ve çekişmeli geçeceğini işaret etse de; Fenerbahçe'nin ilk set sonunda geride kalması pek kabullenebileceğimiz birşey değildi. İkinci sette de aynı kalite sahaya yansıyınca, güzel bir set daha izledik. Bu sefer seti 25-23 önde tamamladık ve kazanma şansını eşitledik. Üçüncü setteki dengeli oyuna rağmen seti kaybetmemiz, dördüncü sette motivasyonumuzu olumsuz etkiledi. Çiğdem'in de sakatlığıyla iyice bozulan moraller neticesinde kaybettik maçı. Eczacıbaşılı oyuncuların da şampiyon olmuş gibi sevinmesini izledik. İtici Neslihan'ın taraftarla gereksiz yere polemiğe girmesi de antipatikliğine yeni bir soluk getirdi.
Tribünde olunca çok dikkatli bir değerlendirme yapamıyorum ama genel olarak Liuba'nın oyununu beğendiğimi söyleyebilirim. Bir Liuba daha kolay kolay yetişmez. Komple bir voleybolcu. Kasia ve Naz'ın kötü gününde olması da dikkat çekti. Yorumlara baktığımda tvden izleyenler yine Naz'ı abartılı bir şekilde eleştirmiş. Taraftarın maça ilgisi çok güzeldi. Gördüğüm en tezahüratlı voleybol maçıydı. Maç sonu Sarı Melekleri alkışlamak da güzel bir jest oldu. Sonuçta armanın gururu onlar... Kaptanın sakatlığı çok moralimizi bozdu. Durumu hakkında bilgim yok ama umarım Final Four'a kadar iyileşip takımdaki yerini alır.
Yazan: steven_stiffler

Karikatürel Tottenham

Cudicini, Gomes, Assou Ekotto, Palacios, Modric, Harry Redknapp
15 Ocak 2011 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Foppapedretti Bergamo 0 - 3 Fenerbahçe Acıbadem

İstanbul'daki maçta yedek kadrosuyla çıkan ve bize rakip olamayacak düzeyde gözüken Bergamo bu sefer as oyuncularıyla sahadaydı. Son şanslarını değerlendirmeleri gerekiyordu. Lo Bianco'nun yokluğu tabi ki çok önemli Bergamo için. Ayrıca Bergamo kadrosuna bakıyorum da; hakikaten geçen seneye oranla güçsüz bir takım olduğunu görüyorum. Saha avantajı gibi bir olayları da yok. Söz konusu Fenerbahçe olunca, her ülkede bizimkilerin tezahüratları duyuluyor. Bergamo'nun en zayıf halkası da bence Signorile. Onun üzerine oynadığımız bir çok topta sayı almayı başardık dün.

İlk sette özellikle Kasia ağırlıklı hücum yaptık. Bergamo maça ısınamadan farkı açtık ve set sonuna kadar minimum hata ile oyunu önde götürdük. Her ne kadar geçen seneki gücünde olmasa da; son Avrupa Şampiyonu'na 25-13lük set üstünlüğü kurmak çok keyif verici. İlk set sonunda Kasia 6 sayıyla en skorer oyuncumuz oldu. Fürst ve Nati 4, Eda ve Liuba 2 sayıyla katkı sağladı. Bergamo ilk sette sadece Arrighetti,Vasileva ve Piccinini ile sayı üretebildi. Bizim takım halinde her oyuncumuzun skora katkı vermesi de çok önemli bir detay.

Bergamo ikinci sette oyuna ısınınca dengeli bir set izledik. Setin son bölümlerinde 23-20 geride olsak da seti 25-23 kazanmasını başardık. Takımı müthiş oynatan Fofao'nun, boy dezavantajına rağmen blok ile sayı alması dikkatlerden kaçmadı. Fürst yine bloklarıyla etkili olurken; Kasia bu sette 3 sayıyla oynadı. İkinci set sonunda Kasia ve Nati 9, Liuba ve Eda 6, Fürst 5, Fofao 1 sayıdaydı. Bergamo'da ise Piccinini ve Vasileva 9ar sayı ürettiler.

Üçüncü setten çekiniyordum. Çünkü bu sezon en çok zorlandığımız setler 3.setler oluyor. Ayrıca kaybettiğimiz setler de hep üçüncü setler. Bergamo'nun 2. setteki etkili oyunu da çekinmeme sebepti. Ancak 2.sette müthiş oynayan Nati bu sete de damgasını vurdu. Müthiş bir oyun oynadı. 25-19luk set ile maçı 3-0 galip tamamladık ve grup lideri olduk.

Maçın en skorer oyuncusu 15 sayı üreten Bulgar Elitsa Vasileva oldu. Nati 14, Liuba 13 sayıyla oynadı. Kasia Skowronska son sette az süre aldı ve skora katkı veremedi. Biraz yorgunluk sezdim. Fürst 5 blok sayısı alarak, bu konuda yine rakipsiz olduğunu gösterdi.

Üst tura yükselen takımlar şu şekilde ;
Fenerbahçe Acıbadem
Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom
Eczacıbaşı Vitra
Dinamo Moskova
RC Cannes
Fakro Muszyna
Volero Zürich
Villa Cortese
Scavolini Pesaro
Rabita Bakü
VK Prostejov
Bielsko Biala
Zarechie Odintsovo * (Final Four ev sahibi takımın yerine gelecek)

Böylelikle son şampiyon Bergamo, Avrupa Şampiyonluğu defterini kapattı bu sezon. İleriki turlarda ciddi bir rakip olabilirdi. Şu an en ciddi rakip Dinamo Moskova gözüküyor. Cannes ve Pesaro da Final Four'da göreceğimiz takımlar olabilir. Tabi bir de Final Four'un hangi takımın ev sahipliğinde düzenleneceği olayı var. Geçen sezon Cannes'da düzenlenmişti. Yeni Burhan Felek'e Final Four yakışır. Federasyon başkanımızın iyi ilişkileri varsa, bu Final Four'u İstanbul'a getirebilir. Azeri temsilcisi Rabita Bakü'nün de güzel bir çıkış içerisinde olduğunu belirtip, Kimberly Glass'a selamlarımızı yollayarak yazıyı bitirelim.
12 Ocak 2011 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler

Paul Stalteri

"Kanada'dan futbolcu mu çıkar ?" sorusu sorulduğunda akla gelecek birkaç isimden birisidir Paul Stalteri. Amerika Birleşik Devletleri'nde geçirdiği bir sezonun ardından Werder Bremen tarafından keşfedilip, 21 yaşında Bundesliga'ya adım atmış. 2005 yılına kadar Werder Bremen'de gösterdiği performansla adından söz ettirmişti. Savunmanın sağı ve solunda oynayabilen, gerektiğinde sağ ve sol açık olarak da kullanılabilen nitelikli bir futbolcuydu. Werder Bremen'den sonraki durağı Tottenham oldu. Benim Tottenham sempatimin başladığı yıllarda Tottenham'a transfer olmasından dolayı ben Stalteri'yi hep Tottenhamlı Stalteri olarak hatırlıyorum. Aynı zamanda İtalyan pasaportu da bulunuyor.

White Hart Lane'deki ilk sezonunda takımda kendine şans bulabilen bir oyuncu konumuna geldi. Sezonu da attığı 2 golle tamamladı. Werder Bremen'de sol bek oynasa da Tottenham'da genelde sağ bekte forma şansı bulurdu. Tottenham'ın sol bekinde Güney Koreli Lee Young Pyo forma giyerdi. Tottenham'da forma giydiği dönemde Carling Cup şampiyonluğu yaşadı. Tottenham ile UEFA Kupası'nda forma giydi. Gözden düştüğü dönemde ise Fulham'a kiralandı. Son durağı Avrupa'ya ilk adım attığı Bundesliga oldu.

Stalteri henüz aktif futbol yaşamını sonlandırmış değil. Yalnız son bilgilere baktığımda, her yerde Borussia M'Gladbach'ta oynuyor gözükse de; kulübün resmi sitesinde ismini göremedim. Aktif futbolcular arasında 84 ile Kanada Milli Takımı'nın en fazla formasını giyen oyuncu. Kariyerinde çok büyük başarılar olmamasından dolayı pek hatırlanmayacak bir futbolcuyu daha anmış olduk.
11 Ocak 2011 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tottenham 3 - 0 Charlton | FA Cup 3.Tur

İngiltere'deki kupa maçlarını severim. Çünkü alt liglerden gelen zayıf takımlar, Premier Lig'in zengin kulüplerini eleyebiliyor. Müthiş zevkli maçlar oynanıyor. Büyük takımların genç yetenekleri forma şansı bulup, kendini ispat edebiliyor. Lig Kupası'nda Arsenal'a elenen Tottenham; Federasyon Kupası 3. Tur'unda Charlton Athletic'i ağırladı. Charlton Athletic'in Premier Lig zamanları aklıma geldi. Di Canio'lu dönemleri...

Redknapp bu maçta 91 doğumlu genç orta saha oyuncusu Andros Townsend'e şans verdi. Ayrıca uzun zamandır 11 oynamanayan Corluka'nın da bu maçtaki performansını merakla bekledim. İlk yarıda Tottenham oyunda üstünlük kuramayınca skor da üretemedi. İyi bir maç çıkaran Charlton kalecisi Rob Elliot'ı avlamak genç oyuncu Townsend'e düştü. Townsend'in kilidi açmasından sonra Tottenham maçı tek kaleye çevirdi. Geçen sezon Arsenal karşısında ilk kez lig maçına çıkan Danny Rose müthiş bir gol atmıştı. Andros Townsend de cezasahası dışından attığı şık golle futbol kariyerinde güzel bir başlangıç yaptı. Defoe'nin her iki golü de oldukça şık. İlk golde elini kolunu sallayarak ceza sahasına girip vuruşu yapıyor. İkinci golde ilk denemesi başarısız,ikinci denemesi yine başarısız olunca, üçüncü vuruşta ağları buluyor. Corluka'nın iştahlı futbolu ve hücum bindirmelerinden de zevk aldığımı söylemeliyim. Alt lig takımıyla yapılan bir kupa maçı ve stadı dolduran 35 bin taraftar... Müthiş birşey. Dün maçı izlerken White Hart Lane'den gelen seslerin, o atmosferin yine etkisinde kaldım. Her maçta da kalıyorum.

FA Cup'ta 4. tur eşleşmeleri ise şöyle ;

Fulham - Tottenham
Torquay - Crawley v Derby Galibi
Watford - Brighton
Bolton - Wigan
Arsenal v Leeds Galibi - Huddersfield
Everton - Chelsea
Southampton - Manchester United
Swansea - Leyton Orient
Burnley - Burton
Birmingham - Coventry
Doncaster v Wolverhampton galibi - Stoke City v Cardiff galibi
Notts County - Man.City v Leicester galibi
Stevenage - Reading
Aston Villa - Blackburn
West Ham - Nottingham Forest
Sheff Wed - Wycombe v Hereford galibi
10 Ocak 2011 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 1 - 2 Lecce

Serie A'da dün tam bir futbol resitali varken Lazio'nun taraftarını üzmesi kötü oldu. Maçı yine izleyemedim. Dün yoğun bir program vardı. Basketbol maçını tercih ettim. Zaten Lazio-Lecce maçına tv yayını yoktu. Bilgisayar başında link bulup izlemektense, ayakları uzattım tv karşısında Basketbol maçını izlemek daha cazip geldi.

Lazio'nun lige verilen aradan sonra havasını kaybedip, düşüş yapabileceğinden çekindiğimi belirtmiştim bir önceki maç yazımda. Genoa deplasmanında silik bir futbolla 2 puan bırakmış, mağlup olmaması teselli niteliğinde olmuştu. Olimpico'da rakip kümede kalma mücadelesi veren, zayıf Lecce'ydi. Reja'nın on biri : Muslera - Lichsteiner,Stendardo,Biava,Radu - Brocchi,Ledesma,Mauri,Hernanes - Zarate ve Floccari'den oluşurken; Lecce hocası De Canio on birde; Rosati - Gustavo,Tomovic,Mesbah,Fabiano - Munari,Bertolacci,Grossmüller,Vives,Jeda - Ofere'yi tercih etmiş.

Lazio'da herşey gösteriye dönüşmeye başladı. Bunun olumsuz bir şey olduğunu düşünüyorum. Bu sezon ortaya Kartal Olimpa çıktı ilk olarak. Uğur saydılar, her maç öncesi Olimpa'yı kanatlandırdılar statta. Ancak bu seferki paraşüt gösterisinin ne gereği vardı bilmiyorum. Lazio için özel bir günse bilemeyeceğim. Ancak son derece gereksiz bir şov olmuş. Lecce'nin ilk golü çok balık bir gol. Her kalecinin zaman zaman talihsiz anları olur. Ancak Muslera'nın bazen çok daha fazla talihsiz bir kaleci olduğunu düşünüyorum. Dün yediği ilk gol de bunun göstergesi. Direkten dönen top sırtına çarpıp giriyor. Kaptan Mauri'nin golü taraftarı havaya soksa da Grossmüller skoru Lecce lehine tayin eden golü atıyor. Milan'ın puan kaybettiği haftada Lazio'nun zayıf rakibini yenememesi kötü oldu. Ayrıca Napoli'yi de iyice havaya soktu dünkü sonuçlar. Akşam Juventus'u darmadağın ettiler. Lazio için henüz birşey bitmiş değil. Ancak transfer şart. Reja elindeki her oyuncuyu kullanmıyor. Foggia'yı, Alvaro Gonzalez'i değerlendirmeli. Zarate'den forvet arkası oyuncusu yaratma sevdasından da vazgeçmeli. O görevi Hernanes yapabilir. Hem Hernanes, hem Zarate'yi serbest oynatınca verim düşüyor.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Günün Adamı : Esteban Cambiasso

Bugün Serie A'da Fiorentina-Brescia ve Milan-Udinese gibi 2 inanılmaz maç oynandı. Bu maçların son bölümlerini izleme imkanım vardı, tercihimi Catania-Inter'den yana kullanayım dedim. Malum kupon meselesi... Maçı açar açmaz Catania'nın golü geldi. Catania'nın 1-0lık üstünlüğünden sonra Leonardo ilginç bir seçimle Cambiasso hücuma gönderdi. Catania savunmasının arkaya kaçırdığı ilk topta usta bir kontrol ve usta bir vuruşla Inter'e önce beraberliği getirdi. Sonra attığı kafa golüyle galibiyeti. Inter Leonardo ile 2de 2 yaparken, Cambiasso forvet oynayabileceğini ve usta bir forvet gibi son vuruş yapabileceğini gösterdi. Şüphesiz ki; Interliler tarafından günün kahramanı Esteban Cambiasso. Bir de adam attığı her golden sonra kollarını aynı açıda açıp seviniyor vallahi,helal olsun.
9 Ocak 2011 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Fenerbahçe 89 - 62 Panküp Kayseri

Panküp Kayseri, ligde ve Avrupa'da bu sezon bizi mağlup edebilen tek takım. Kazaya uğramıştık, henüz sezon başıydı ama olsun. İlk çeyrekteki dengeli oyun, maçın zor geçeceğinin sinyallerini verse de; ikinci çeyrekte maçı kopardık. İlk çeyrekte sağlam savunma yapsak da sayı üretmede oldukça sıkıntı çektik. Takımın henüz oyuna ısınamadığını düşünüyorum. Penny ve Nevriye skora katkı vermeye çalıştılar. Yeni kraliçemiz Angel McCoughtry de çeyreğin sonlarında oyuna girdi ve sayıyla tanıştı. İkinci çeyrekte çok rahat bir oyun çıkardık. Hem iyi hücum ettik, hem iyi savunma yaptık, hem de Panküp kötü hücum etti. Periyodun başında yakaladığımız 12-0 lık seriyle farkı açtık ve rakibin gardını düşürdük. Barbara Turner'ın sayılarıyla heyecanını yitirmemeye çalışan Panküp başarılı olamadı. Angel McCoughtry'nin erken faul problemine girmesiyle henüz tam performans göremedik. 17-16lık ilk çeyrekten sonra ikinci çeyreği farklı ve rahat bir şekilde 42-28 önde tamamladık. Kalan 2 periyotta zaman zaman oyundan düşmeler yaşasak da farkın erimesine izin verdik. Panküp de beklediğim direnci gösteremedi zaten. Maçın ilginç notlarından birisi; ilk 3 sayılık isabetimizi Birsel Vardarlı ile bu çeyreğin sonlarında bulmamız oldu. Zaten o dakikaya kadar 1 yada 2 kere üçlük atış denemiştik. Koç Ratgeber genelde içeriden oynamayı tercih etti. Final periyodunda rahat oyunumuzu devam ettirip maçı 89-62 kazandık. Oyunun sonlarında doğru Panküp benchi ve oyunculardan Sanford çirkin tavırlar sergiledi. Panküp Koçunun hakeme "hırsıızzz!" diye bağırışı televizyondan çok rahat duyuldu. Maçın en güzel sayısı hücum süresinin dolmasına 2 saniye kalan kenardan başlayan oyunda Nevriye'nin attığı üçlüktü. Angel McCoughtry ilk maçında oldukça heyecanlı gözükse de, iyi oyunuyla bize umut vaad etti. Maç bitimindeki röportajı da çok sempatikti. Twitter ve Facebook'tan aldığı Hoşgeldin mesajlarından bahsetti. Hepsine tek tek cevap verecek kadar mütevazı bir sporcu. Oyun stili ve tavırlarını da çok sevdiğim Marie Ferdinand'a benzettim. Fenerbahçemize hoşgelmiş. Penny Taylor'ın Dee'nin gidişinden sonra biraz moralini bozuk gördüm, doğal olarak. Ancak zamanla toplayacağını ve uzun yıllar bizimle olacağını düşünüyorum. Penny Taylor sadece Diana Taurasi gitti diye, diğer arkadaşlarından vazgeçecek yapıda bir oyuncu değil. Mavi formamız iyi,güzel ama çubukluyu özledim.
Yazan: steven_stiffler

Evlatlarımıza Miras Bu Sevda

Katar'daki Kulüpler Arası Dünya Voleybol Şampiyonası'nda çekilmiş ve Antu'ya eklenmişti bu fotoğraf. Bilmiyorum belki çeken abimizin kızıdır. Fotoğrafı kenarda unutmuşum,bugün denk geldim. İzinsiz paylaşıyorum, umarım yakınlarından birisi görüp kusura bakmaz.Yok böyle bir güzellik... Allah herkese böyle evlat, böyle Fenerbahçe aşkı nasip etsin. Kızımıza da maaşallah deyip güzelliğine nazar değdirmeyelim.

Bir gün girsek biz mezara, gözümüz kalmaz arkada;
Evladıma miras bu sevda!
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Mary Elizabeth Winstead - Capsli

Az önce Scott Pilgrim Vs. The World absürt filmini izledim. Tipimsin köşeme fotoğraflarıyla konuk olacak bir güzellik var filmde... Mary Elizabeth Winstead. Aslında oynadığı yapımların birkaçını izlemişim, ancak daha önce keşfetmemiş olmak büyük bir kayıp. Saç modeliyle daha fazla dikkat çektiği kesin. Neyse efendim, capsleri aldım tek tek.

Kızlar okuyup "Bu mu güzel ? Bu mu ? Bu mu?" tarzı yorum yapmazlarsa sevinirim :)






Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -