Archive for Eylül 2010

Tottenham 4 - 1 Twente | 45 Dakikalık Gösteri

2010-2011 sezonunu yeni açtığımızı varsayarsak; bu sezon içerisinde izlediğim en ilginç maç bu oldu. Kaçan penaltılardan tut, kırmızı karta kadar, bol gole kadar herşey vardı. Bir insana ilk kez futbol izletecekseniz (Böyle insan bulursanız tabi); alın bu maçı izletin. Her pozisyonu, her kuralı öğrenebilir rahatlıkla...

Tottenham'da Redknapp'ın Van der Vaart'ı ilk 11e monte edebilmek için; saha içi pozisyon değişikliği arayışları devam ediyor. Bugün nasıl kurdu orta sahayı anlayamadım. Modric mi sağdaydı, Van der Vaart mı anlayamadım. Forvet de öyleydi aslında... Hücum yaparken Pavlyuchenko forvet arkası gibi gözüküyordu. Savunmaya geçişte Pavlyuchenko en uçta kalırken; Crouch kendi yarı alanına dönüyordu. Twente'de ise geçen seneki takım kimyası bozulmuş. Stoch,Perez,Nkufo,Stam gibi oyuncuları tabi ki arıyorlar. Yalnız Bryan Ruiz koşusuyla bile yıldız adayı olduğunu belli ediyor. Ona ayak uyduracak tek isim Janko gibi gözüküyor. Ancak King ve Bassong gibi güçlü savunmacıların arasında oldukça etkisiz kaldı bu akşam.

Birbirinden çok farklı iki yarı izledik. İlk yarı Tottenham cesur değildi. İyi tempo tutturdular ama kaleye gidişlerde çok etkisiz kaldılar. Twente'nin kolay aşılan savunmasını aşmakta sıkıntı çektiler. Van der Vaart penaltıyı kaçırınca demoralize oldu ve rakibe sert girerek sarı kart gördü. Ardından bir de çok net bir golü kaçırdı Van der Vaart. Gecenin talihsiz ismi gibi gözüküyordu, ki hala öyle olduğunu düşünüyorum. Van der Vaart'ı çok severim. Ancak Tottenham'a ihtiyaç doğrultusunda alındığını düşünmüyorum. Bir de saha içi liderlik rolü Modric'e daha çok yakışıyordu. Duran topları kullanmak Modric'e daha çok yakışıyordu. Modric , Vaart'ın arkasında çok ikinci planda kalıyor gibi...

İkinci yarı başlar başlamaz Van der Vaart yazdı golü. Çok geçmeden gelen ikinci penaltı sonucunda Pavlyuchenko 2-0 yapınca; rüzgarı iyice arkasına aldı Tottenham. Benim fark beklentilerim arttı. Ancak Twente çok gecikmeden golü atarak maça ortak oldu. Ardından gecenin adamı Van der Vaart'ın kırmızı kartıyla rüzgar kısa bir süreliğine Twente lehine esmeye başladı. Twenteli oyuncular Crouch'un ceza sahası içinde koluna çarpan topta penaltı beklediler, hakem vermedi. Kısa bir süre sonra aynı pozisyon Tottenham lehine oldu ve hakem penaltıyı çaldı. Bu haksız penaltı maçın kırılma anı olarak gözükebilir. Ancak yine de maçı hak eden tarafın Tottenham olduğu barizdi. Maçın yıldızlarından birisi şüphesiz yine Gareth Bale'di. Kapanışı yapmak da Gareth Bale'e yakıştı. Yeni Giggs yakıştırması yapıyorlar adada. Yeni bir Giggs olup, yıllarca Tottenham'da forma giyse fena olmaz. Bir de ; eğer Ramos kalsaydı bu kadar bile forma şansı bulamayacaktı diyerek Redknapp'ın hakkını vermek lazım.

İlk yarı sıkıcı bir ilk yarıydı. İkinci 45 dakika ise gösteri maçı havasında geçti ve futbolseverleri tatmin etti. Tottenham güzel futbol oynadıkça kazanıyor. Inter maçını sabırsızlıkla bekliyorum...
29 Eylül 2010 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Kasımpaşa 2 - 6 Fenerbahçe

6. maçta gelen ; 3. galibiyetimiz oldu bu. 3 galibiyetin ortak özelliği; her birinin farklı ve göze hoş gelen hücum futboluyla kazanılması. Yani sezon başında Aykut Kocaman yönetiminde oynadığımız hazırlık maçlarından sonra "Bu takım 4 atsa,3 yer; 5 atsa 4 yer; kazanırsa da öyle kazanır" diye düşünenlerin haklı çıktıkları sonuçlar gibi gözüküyor. Kazandığımız her maç gelecek için umutlarımızı tazelese de; kaybettiğimiz her puan kaybında telafisi olmayan hatalar arıyoruz.

Beşiktaş maçında kaçan 2 puanın değeri ileride mutlaka ki anlaşılacak ve önümüze gelecek. Guti'nin penaltısı olmasa şu anda hem futbol olarak umut vaad eden, hem de puanlanlamada daha iyi basamakta olan bir Fenerbahçe görecektik. İki haftada aynı kadro, aynı kadroyla girilen sayısız gol pozisyonu var. Bu Fenerbahçe'nin iyi hücum yaptığının tartışmasız kanıtıdır. Ancak savunmada pozisyon verilen, verilmese de verilmeye müsait görüntü çizen bir yapı olduğunu da söylemeliyim. Beşiktaş maçında Beşiktaş'ın baskın oynadığı ilk 20 dakikalık bölümde pozisyon vermedik. Bugün aynı savunma hattı kaleye ilk gelen Kasımpaşa pozisyonunda kalede golü gördü. Kasımpaşa'da Şahin Aygüneş geçen sezon dikkat çeken, ismi gelecek vaad edenler arasında yer alan, ümit milli takımımızda da forma giyen çok yetenekli bir forvet oyuncusu. Ancak Lugano ve Bilica gibi belli bir düzeyin üstündeki futbolcular; Şahin Aygüneş karşısında bu kadar aciz duruma düşmemeliler. Lugano çok üst düzey bir savunmacı, fakat formsuz. Bilica ise tam bir saatli bomba olmasının yanı sıra; bir maç iyi bir maç kötü oynama özelliğine de sahip. Bugünkü Bilica'yı gördükten sonra Yobo'yu aldığımız için bir kez daha mutlu oldum. Yalnız savunma savunma diyoruz da; en iyi savunma hücum yapmaktır mantığını benimseyen bir futbolseverim. Rakibi ne kadar önde zorlarsan, arkayı o kadar sağlama almış olursun. Bugün her iki takımın orta sahası da çok kötüydü. Sadece Emre'yle orta saha kurulamıyor. Mesela bakıyorum; hücumcu, defansif yanı hiç yok denen Dia ileride kurduğu baskıyla rakibi zorluyor. Aynısını Alex senelerdir yapıyor. Bu ikilinin yanında bir de Stoch'u kullanabilsek, ileride rakibi zora sokma işini çok daha rahat yapacağız. Bakın yapabiliriz demiyorum, yapacağımıza eminim.

Aykut Kocaman'ın hatasından erken dönmek gibi güzel bir huyu var. Bazen hata yaptığını geç anlaması, bizim puan kaybımıza neden oldu. Ancak bugün henüz ilk yarı bitiminde yaptığı Yobo-Bilica değişikliği ne güzel, ne hayat verici bir değişikliktir. Aynı şekilde kötü Santos'u oyundan almasını ilk başta yadırgasam da ; Caner iyi oyunuyla hocanın hakkını verdi. Yobo'nun girişi, ee oyunun da düşen temposu savunmayı toparlamış gibi gözüktü. Yobo hiç birşey yapmasa, savunmada dikilse yine rakibi korkutmaya yetecek bir oyuncu. Futbolcu gibi futbolcu...

Bugün için kısa kısa notlar edindim yine kendimce;
  • Niang tam bir son vuruş ustası. Adam geçemez diyorlardı, onu da rahatlıkla yapıyor gördük ki. Aranan kan; Mamadou Niang. Fenerbahçe'de yıllardır sorulan "Topa nasıl vurulur?" sorusunun uygulamalı cevabı Mamadou Niang.
  • Issiar Dia'yı Fenerbahçe'ye her zaman istemiş olduğumu transferinde belirtmiştim. Hele ki böyle boş alanı bulduğu zaman durdurulması çok zor bir oyuncu. Bugün tek başına maçı kazandırdı. Sağdan getirdi, soldan getirdi, şut attı, asistler yaptı. Fenerbahçe taraftarının yeni sevgilisi olacak Issiar Dia. Hayran kaldım, kelimelere dökmekte zorlanıyorum.
  • Gününde bir Alex her zaman rakiplerin korkusu rüyası.
  • Dia ve Stoch ikilisini aynı anda kullandığımız takdirde; bugünkü gibi maçlarda 6 değil 12 gol bile atarız.
  • Yalnız Kasımpaşa'nın açık oyununu, sünepe orta sahasını her rakipte bulamayacağımızı bilmemizde de büyük fayda var. Buna çok dikkat etmeliyiz.
Fenerbahçe'nin en iyi futbolu oynadığı dönemlerde bile mutlaka eksikleri olmuştur. İyi hücum yaparken gol atamamak gibi bir sorun yaşamış kulüptür Fenerbahçe. Kezman ve Güiza faktörüyle inanılmaz pozisyonları harcamış bir takım Fenerbahçe. Fakat hücumu olduğunda defansı eleştirilir, çok gol yer. Orta sahaya Aurelio-Appiah ile müthiş bir ikili oturtulur; bu sefer yine bir başka eksik kendini gösterir. Fenerbahçe'nin mutlak sorunu bireysel performanslardan ziyade; kafadaki düzenin sahaya oturtulamamasıdır. Bugün Fenerbahçe tarihinin belki de en iyi kadrosu Aykut Kocaman'ın elinde bulunmaktadır. Aykut hocanın kafasında mutlaka planları var, ancak sorunu bunları sahaya henüz yansıtamaması. Fenerbahçe hocası her zaman eleştirilir zaten. Ancak Aykut hocanın içimizden birisi olması ve takımın puan kaybettiği maçlardaki umut vaad etmeyen futbolu Fenerbahçe taraftarını haklı olarak şüphelendirmektedir. Bu akşamki skor Aykut Kocaman'ın kredisini arttırmıştır, o kesin. Ben de sonuna kadar destekliyorum. Ancak takımı daha iyi bir şekilde görme hakkım da var her taraftar gibi...
27 Eylül 2010 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Chievo 0-1 Lazio

5 haftalık periyod sonuna baktığımda Lazio için üzüldüğüm tek nokta; Sampdoria maçındaki mağlubiyet doğal olarak. O maçta alınan mağlubiyet hiç hakedilmeyen bir mağlubiyetti çünkü. Ne gariptir ki ; o maçla lige 3 puanla başlayan Sampdoria kalan 4 maçında galibiyet yüzü göremedi. Lazio eğer o maçtan 1 puan alabilseydi, en azından 5.Hafta sonunda liderlik koltuğunda oturacaktı.
Lazio'nun oyun şablonu yukarıdaki gibiydi dün. Radu iyi bir bek. Fakat ofansif yönü ne Lichsteiner, ne de Kolarov kadar iyi değil. Stoper özelliklerinin de olması dolayısıyla hücuma istenen katkıyı sağlayabildiğini düşünemiyorum. Sakatlıktan yeni çıkan Garrido hazır değil demek ki; yedek kulübesindeydi dün. Radu çok iyi bir oyuncu, çok iyi bir potansiyel. Fakat stoperde daha başarılı bir kariyer sahibi olacağını düşünüyorum. Ancak Reja Biava ve Dias'ı tercih ediyor genellikle orada. Stendardo-Radu benim ilk seçimim olur. Orta saha çok sakat geldi bana maç başlamadan kadroya baktığımda. Defansif yönü olmayan Matuzalem arkada. Hernanes'in bireysel yeteneklerinden yararlanmak için onu hep önde oynatıyor Reja. Ledesma yedekken Matuzalem seçimi riskti. Geçen hafta gol atarak kendine gelen Floccari ile haftalardır yedek olan Zarate'yi tercih etti hoca forvette. Zarate de attığı şık golle galibiyeti getirdi. Floccari gibi Zarate için de attığı gol ekstra bir motivasyon getirecektir. Chievo ligde 4 haftada 3 galibiyet almıştı. Bu hafta ikinci yenilgisini, yine kendi sahasında aldı. Chievo'nun baskı yaptığı bölümlerde Zarate'nin yerine Ledesma, son dakikalarda ise Hernanes'in yerine Stendardo'yu oyuna alarak çok yerinde hamleler yaptı Reja. Lazio 5 maç sonunda 10 puanla, +2 averajla Inter'in arkasında 2.sırada. İtiraf etmeliyim ki; beklediğimden çok daha iyi bir başlangıç bu...
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

West Ham 1 - 0 Tottenham

Dışarıda olduğum için maçı izleme fırsatım olmadı. Tottenham'a neler oluyor bilmiyorum ama, geçen sezonu mumla aratacak bir sonuçla bitirecek gibi gözüküyor ligi. Geçen sezon vasat takımlara karşı boyun eğmeyerek ligi iyi yerde bitirmişti. Derbi niteliği de olsa West Ham vasat bir takım. Yakışmayan bir puan kaybı...

West Ham : Green - Gabbidon, Upson, Da Costa, Jacobsen - Dyer (42'Barrera), Parker , Boa Morte, Noble - Piquionne (64' Cole), Obinna (89' Kovac)

Tottenham : Cudicini - Hutton, Bassong, Corluka, Bale - Huddlestone, Jenas, Lennon (66' Keane), Van der Vaart (78' Giovani), Modric - Crouch (80' Pavlyuchenko)

Sarı Kartlar : Boa Morte , Cole
Gol : 29' Piquionne
26 Eylül 2010 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Dünya Kulüplerarası Bayanlar Vol. Şampiyonluğu ?

14-21 Aralık 2010 tarihleri arasında Katar'da yapılacak olan Dünya Kulüplerarası Şampiyonaya davet edilmiş Fenerbahçe Acıbadem takımımız. Geçen sezonki olağanüstü performans ve gelen Avrupa ikincilğinden sonra; Dünya Kulüplerarası Şampiyonluk Kupası'nı neden müzemize getirmeyelim ? Kasia'yla, Fürst'le, Ze Roberto'yla, Eda Erdem'le, Naz Aydemir'le, Nati'yle, Seda'yla neden olmasın ?
24 Eylül 2010 Cuma
Yazan: steven_stiffler

Lazio 1 - 1 Milan

Lazio'ya 1 puanı kazandıran ikili fotoğrafta. Floccari ve Hernanes... Lazio diğer maçlarda olduğu gibi ofansif, bol pozisyon bulan bir futbol oynayamadı akşam. İlk yarıda Milan'ın daha istekli fakat çok da pozisyon bulamayan bir oyunu vardı. Reja Milan'ı oldukça ciddiye almış, çok risk almayı da göze alamamış. Genç Belçikalı sağ bek Luis Pedro Cavanda'yı takıma monte etmeye çalışıyor Reja. Lazio sitelerinden takip ettiğim kadarıyla Cavanda geçer not almış akşamki performansından. Milan'da Robinho yedekken, üçlü forvette Boateng sahadaydı. Boateng'in formasında Prince yazmasına pek ısınamadım. Ibrahimovic'in golüne, Hernanes'in ekstra çabasıyla attığı pası değerlendiren Floccari cevap verdi. Geçen sezonki formunu aratan Floccari siftahı yapmış oldu. İki takımın da çekimser olduğu, nispeten çok yüksek tempolu olmayan bir maçtı. Uzaktan şutlarla gol aradılar. Milan'ın son dakikalarda üst direkten dönen bir şutu var.

Lazio : Muslera - Cavanda (86' Lichtsteiner), Biava, Dias, Radu - Brocchi, Ledesma, Mauri (78' Zarate) , Foggia (72' Rocchi) , Hernanes - Floccari

Milan : Abbiati - Abate (82' Antonini), Nesta, Silva, Zambrotta - Gattuso (69' Flamini), Seedorf (86' Robinho), Pirlo - Boateng, Ronaldinho, Ibrahimovic

Goller : 65' Ibrahimovic - 80' Floccari

4 maç ; 2 galibiyet, 1 beraberlik, 1 mağlubiyet ve 7 puan.
23 Eylül 2010 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 1 - 4 Arsenal | Carling Cup

Maçla ilgili notlarım :

  • Herkes alt lig takımlarıyla eşleşirken Tottenham'a Arsenal, Arsenal'e Tottenham çıkması büyük şanssızlık. Erken bir Kuzey Londra derbisi...
  • Tottenham onbiri : Pletikosa - Naughton, Caulker, Bassong, Assou Ekotto - Bentley, Palacios, Livermore (46'Lennon), Sandro (96'Krancjar) - Pavlyuchenko, Giovani Dos Santos (46'Robbie Keane) . Koyu işaretlediklerim fazla forma şansı bulamayan, yedek isimler.
  • Arsenal onbiri : Fabianski - Eboue, Koscielny, Djourou, Gibbs (102' Clichy) - Denilson, Wilshere, Rosicky (73'Chamakh), Lansbury , Nasri - Vela (73' Arshavin)
  • Arsenal'in 2001-2002-2003 dönemindeki gibi çok iyi pas yaptığı, çok hızlı oynayabildiği maçlardan biriydi. Zaman zaman böyle oynuyor Arsenal ama o Pires'li, Vieira'lı, Henry'li takım kadar istikrarlı değil.
  • Neden Robbie Keane ? Oyuna girer girmez gol atabilecek forvetlerden birisi olduğu için. Gol sevincinde taraftarı gaza getirebildiği için... Ancak son vuruşlarında büyük bir gerileme olduğu gözüküyor.
  • Lansbury, Wilshere Arsenal'in en etkili gençleri olurken; Tottenham'da dikkat çeken bir genç oyuncu yoktu. Tek hatırladığım Sandro'nun agresif oyunu ve her golden sonra zoomlanan çaresiz Kyle Naughton suratı.
  • Penaltılar İngiltere'de hep çalınan, ancak Türkiye'de bir derbide çalınsa olay çıkaracak türden penaltılar.
  • Tottenham'ın uzun zamandır bir derbiyi bu kadar ezici bir skorla, üstelik kendi sahasında kaybettiğini hatırlamıyorum.
  • Pletikosa kaleci değil.
  • Tottenham'ın yediği ilk gol komedi. 4 adam topu izlerken, toy çocuk Lansbury gelip dokunuyor. İngiltere'de az rastlanacak bir saçmalık.
  • Keane'in golü milimetrik ofsayt kokan, bir o kadar Arsenal savunmasının izlediği, kötü bir vuruşla atılan şık bir gol.
  • Kupalarda genelde başarılı sonuçlar alan Tottenham bu sene Carling Cup'a erken veda etti.
22 Eylül 2010 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 1 - 1 Beşiktaş | Kaçanları Aramak...

Aykut Kocaman döneminde oynadığımız ilk derbi maçta kötü futbola rağmen bol pozisyon ürettiğimiz bir maçı kazanamadık. Yıllardır aynı hataları yapıp, kafayı duvarlara vurmak buna rağmen bir türlü gerekli dersleri çıkaramamak cümlelere dökmesi zor bir durum.

Fenerbahçe hocalarının ortak bir yönü var. Takıma ilk önce kendi oyun tarzlarını aşılmaya çalışıyorlar. Bu süreç sıkıntılı geçtiğinden dolayı hocanın üstündeki baskı artıyor. Bu sefer günü kurtarma, önümüzdeki maçı 3 puanla kapatalım stresine giriyorlar. Ee olay da burada kısır döngüye giriyor. Çünkü hoca Daum'un sistemine,oyun anlayışına dönüyor. Zico da gördük bunu. Takımı çift forvetli oynatmaya çalıştı,olmadı. Newcastle maçıyla Daum anlayışına geçti. Ondan sonra kendi oyun anlayışını Daum'un saha dizilişiyle pekiştirdi ve başarılı oldu. Aragones geldi, Semih'i forvet arkası gibi oynattı. Alex ve Semih'in forvet arkası oynadığı garip bir sistem denedi,tutmadı. Daha sonra Daum'un oyun düzenine döner gibi yaptı,onu da beceremedi. Daum geçen sene tekrar gelince farkını belli etti. Takım dinç ve topu ayağında çok tutan, çok pas yapan ve maçın sonuna kadar kopmayan bir takım haline geldi. Daha sonra gelişen bir takım olumsuzluklar yüzünden kötü sonuçlar geldi ve Daum son haftalarda takımı 1-0'a oynatmaya başladı. Dakika kaç olursa olsun, attığımız golün üstüne yatmaya başladık. Son haftaya kadar da başarıyla sürdürdük bunu. Şimdi aynısını Aykut hocamız yapıyor. Dün akşamı kurtarabileyim diye; gereksiz bir 1-0a yatma olayına girdi. Bunun öncesinde bir ilk yarıya bakalım;

Beşiktaş maça iyi başladı. Pas yüzdesi epey yüksek oynadı. 20 dakikalık bir zaman dilimi var Beşiktaş'ın üstün gözüktüğü ve Fenerbahçe'nin 3 pas yapamadığı. Fenerbahçe'nin kendi evinde pas yapamamak dışında bir yanlışı da Beşiktaş'ın geçilmesi kolay beklerine karşı kanattan geriden bindirme yapamamaktı. Sadece Dia'nın soldan bindirmeleri, bireysel çabalarıyla sonuca gitmek zor gözükünce; devreye Andre Santos girdi. Sadece 2 kez çıktı, 2 orta yaptı. Biri Niang'ın golüyle, diğeri Gökhan Gönül'ün kaçan pozisyonuyla sonuçlandı. Golü yedikten sonra sudan çıkmış balığa dönen Beşiktaş ne yaptığını bilmeden oynamaya başlayınca; Fenerbahçe'nin pozisyonları peş peşe gelmeye başladı. Niang'ın kaçan pozisyonundan sonraki İbrahim Toraman suratı herşeyi özetliyordu. Beşiktaşlı futbolcular sıkıntılı bir süreç içerisine girdiler ve ipler Fenerbahçe'nin eline geçti. Fakat burada devreye yine yıllardır sıkıntısını çektiğimiz cömertliğimiz girdi. Niang atamadı, Dia vuramadı, Alex tavana asamadı. İlk yarının 1-0 bitmesiyle Beşiktaş ve özellikle Schuster rahat bir nefes aldı.

Alex'siz Fenerbahçe düşünemeyenlerdenim. Ancak akşamki yüksek tempo, skordaki üstünlük; Alex'i Stoch ile değiştirmeye elverişliydi ikinci yarı başlangıcında. Olası bir Stoch değişikliğiyle oyuna atletik bir oyuncu almış olacak; ileriye atılan her topta Dia ve Stoch'un süratinden ve adam geçme yeteneğinden yararlanıp pozisyon bulabilecektik. Benzer maçları Beşiktaş'la defalarca oynamıştık Serhat Akın zamanında. Serhat Akın'ın yaptığı iş bitirme olayını Stoch ve Dia da yapabilirdi akşam. Ancak anlamsız bir Emre-Özer değişikliği oldu ve Mehmet göbeğe kaydırıldı. Schuster'den de bir Nihat-Bobo değişikliği bekliyordum. Ancak tipik Alman hoca edasıyla risk alma işini biraz daha geciktirdi Schuster. Fenerbahçe'nin bu yarıda da topa hakim olamaması, buna rağmen kontradan pozisyonlar bulması golü getirmedi. 15 dakika kalan yapılan Alex-Cristian değişikliği maçın gidişatını etkiledi. Cristian yine bir hayalet gibi gezinmek için sahadaydı. Sahada olması bile rakip savunmayı çekindiren Alex'in çıkmasıyla; Schuster'in de aldığı Aurelio-Bobo değişiklik riskiyle Beşiktaş ileride daha fazla gelmeye başladı. Pas yapamayan Fenerbahçe'nin 2 ya da 3 orta saha oyuncusunu aynı anda sahaya sürmesi pek birşey farkettirmedi. Savunmanın arasına atılan bir pozisyonda Fenerbahçe savunması uyuyunca Bobo çok net pozisyona girdi ve orada Volkan'ın penaltı yaptırmaması kaçınılmazdı. Sahada hayalet gibi gezinen, attığı paslar bize gelen Guti'nin penaltı golüyle çok kritik 2 puanı kaybettik. Türk Futbolu'ndaki bir gerçekle yüzleştik. Fenerbahçe derbide berabere bile kalsa üzülür. Fenerbahçe'den puan almayı başaran rakipleri ise; galip gelmişçesine sevinir.

Bireysel olarak değerlendirirsek; Dia sahanın en iyisiydi. Niang savunmayı çok zorladı. Bilica savunmada çok iyi mücadele etti. Ancak topu tekmelemek yerine topa vurmayı öğrense artık ve iyi bir alternatifimiz olduğunu bilip maçları rahat izlesek; hiç fena olmaz. Özer şu haliyle Mehmet Topuz'dan daha fazla formayı hak ediyor. Ancak Dia-Stoch ikilisi onbirde oynarsa rakip üzerinde çok daha olumlu bir baskı kurarız. Aykut hocayla bu iş olmayacak gibi... Oyuncu değişiklikleri yerinde olmadığı gibi; takımı çok iyi çalıştırdığını da düşünmüyorum. Ama Fenerbahçe tarihinin en başarılı hocası olmasını gönülden istiyorum.

İlk yarı bitiminde "inşallah kaçanları aramayız" dedim. Ama maalesef aradık... Her zaman da arıyoruz. Bu işe bir çözüm bulmak gerek artık... 1-0cı zihniyete sonsuza dek hayır!
20 Eylül 2010 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fiorentina 1 - 2 Lazio | Mihajlovic'i Üzdük

Çocukluk efsanem olan Sinisa Mihajlovic'i ezeli rakiplerden Fiorentina'nın başında görmek pek hoşuma gitmese de ; teknik direktörlük kariyerinde başarılı olmasını çok istiyorum. Ancak dünkü maçta Sinisa'ya yapılacak bir sürpriz daha hoş olacaktı. Zarate'nin yedek kulübesinde oturduğu, Bresciano'nun ilk kez 11de başladığı ve Matuzalem'in Ledesma'nın yanında ön libero gibi gözüktüğü bir dizilişle sahadaydı Lazio. Fiorentina da diziliş olarak Lazio ile aynı 4-2-3-1 düzeniyle başladı. Jovetic'in eksikliğini Ljajic'le kapatmaya çalışıyorlar.

Geçen sezon dikkatimi çekmeye başlayan birşey; Lazio aleyhine çok saçma penaltılar çalındığıydı. Dünkü maçta yine hakem Antonio Damato saçma sapan bir penaltı kararı verdi ve Ljajic'in golüyle Fiorentina 1-0 öne gçeti. Antonio Damato Serie A deyince aklıma gelen ilk hakemlerden birisidir. Ancak şu penaltı kararı da tam bir rezalettir. Neyse ki ; Lazio oyunuyla maçı hakeden,ilk yarıyı sürklase eden taraftı. Ledesma'nın Frey'i yumurtlatmasıyla eşitlenen skorla birlikte Lazio oyun üstünlüğünü ele geçirdi. Mauri'nin direkten dönen topu, Bresciano'nun kaçırdığı pozisyonlar var. Lazio işi ilk yarıda bitirebilirdi. Sampdoria maçının ilk yarısında da çok üstün oynamış; gol bulamayınca maçı kaybetmişti.

İkinci yarıda Bresciano'nun yerine Brocchi'yi oyuna sürdü Reja. Dengede gibi gözüken bir 15 dakika var. Ondan sonra benim pek anlam veremediğim Rocchi-Kozak değişikliği var. Bu arada Rocchi demişken; dünkü maçın ilk yarısında bir kez daha hayran kaldım. Adam yıkılmıyor beyler... Libor Kozak için iyi bir geleceği var diyorlar. Bana biraz Crouch tarzı sırf kafa topçusu olacak gibi geliyor. Dün oyuna girdi, üzerine büyük bir sorumluluk yüklendi. Şansının da yardımıyla galibiyet golünü attı. Lazio 3 maçta 6.puanını alırken; her maçta oynadığı göze hoş gelen futbolla gelecek için ümit verdi. Mihajlovic'in Fiorentina'sı ise 3 maçta sadece 1 puan toplayabildi ve sıkıntılı gözüküyor.
19 Eylül 2010 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 3 - 1 Wolverhampton | Kurtarıcı Sağ Bek

Maçın ilk yarısını kaçırdığımı belirterek başlayayım. İlk yarı hakkında birşey söyleyemeyeceğim. JCP hocamızın söylediği kadarıyla Tottenham Wolwes'a top göstermemiş,üstün oynamasına rağmen Fletcher'ın golüyle soyunma odasına mağlup gitmiş.

Redknapp'ın hocalığı tartışılmaz. Ancak Kaboul'daki ısrarını anlamıyorum. Geçen sezon kiralıkken Portsmouth'tan geri getirdiğinde sağ bek oynattı. İyi oynadı,tamam. Bu sene Hutton takıma döndü. Corluka'nın yokluğunda mutlaka oynaması gereken isim Hutton. Çünkü çizgiyi çok iyi kullanan,iyi ortalar yapan, hızlı bir bek. Tam bir bek yani. Ancak Redknapp Kaboul'u ya stoperde, ya sağ bekte banko oynatıyor. Bir ısrarı var üzerinde. Bugün ilk yarı Kaboul oynamış. Nasıl oynadı bilmiyorum. Ancak ikinci yarı oyuna giren Alan Hutton'ın maçın kader adamı olduğunu biliyorum. Henüz oyuna girer girmez sağdan öyle bir top getirdi ki ; golü atmak Robbie Keane'in becerisine kaldı. Keano beceremedi. Hutton sürekli ileri oynamaya, sürekli top taşımaya devam etti. Keane ağırlıklı bulduğu pozisyonları değerlendiremedi Tottenham. 67'de yorulan ve şansı yaver gözükmeyen Keane'i çıkarıp Pavlyuchenko'yu aldı Redknapp. Oyunun sıkıcı gittiği anlarda, Hutton sağdan yardırdı. Tribünleri ayağa kaldırdı ve ceza sahasında kendisine yapılan hareket Spurs'e penaltı kazandırdı. Topun başına geçen Rafael Van der Vaart Tottenham kariyerindeki ilk golünü ağlara gönderdi. Bu gol Tottenham taraftarını ateşledi ateşlemesine de ; Wolves pes etmedi. Wolverhampton'ın birkaç tehlikeli pozisyonu var. Bunlardan biri bir korner sonucunda Crouch tarafından gole giderken çıkarıldı. 86'da Vaart ---> Lennon değişikliği geldi. Hutton'ın epey hırpaladığı Wolverhampton sol kanadını Lennon'la delip geçme planı tuttu Redknapp'ın. Oyuna girer girmez attığı çalımlar ve yaptığı orta Pavl'ın golünü getirdi. 2-1 olunca White Hart Lane atmosferi görülmeye değerdi. Son dakikada maçın kahramanı Hutton biraz takipçiliği, biraz da şansının yardımıyla; Stearman'ın kazmalığıyla maçta hakettiği golü attı.

Bu maç ile skora her zaman sonradan giren forvetlerin değil; sağ beklerin de etki edebileceğini ve maçı çevirebileceğini izledik. Oyuna sonradan giren Hutton,Pavl ve Lennon'ın 3 puanı getirebileceklerini izledik. Yer yer sıksa da ; son 15 dakikası çok güzel bir maç oldu.
18 Eylül 2010 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

PES 2011 Demo | İlk İzlenimlerim

PES mi Fifa mı tartışması her daim sürer. Ben önceden Fifa oynuyordum. Fifa 2005'ten sonra bıraktım ve PES 6'yı tercih ettim. PES 6 oynanabilirlik açısından bugüne kadarki en güzel futbol oyunuydu bence. Aradan birkaç sene geçmesine rağmen Konami PES'i bir türlü 6'daki kıvamda biz oyun severlere sunamadı. Grafikler gelişti, yeni yeni özellikler tabi ki eklendi. Fakat PES 6'dan sonra değişen maç motoru bir çok PES sever tarafından tatmin edici bulunmadı.

Bugün çıkan PES 2011 (PC versiyon) demosunu indirdim ve test ettim. Blogu okuyan arkadaşlarla ilk görüşlerimi paylaşmak, henüz oynamayanlara fikir vermek istedim. Öncelikle demonun 1,3 GB olduğunu ve 20 dakikada indirdiğimi belirteyim. İnternet hızımın yüksek olduğu bir ana denk geldi sanırım. Torrente de mutlaka düşmüştür, bir araştırın derim. Oyunu kurdum ve tuş ayarlarını kendi düzeneğime getirdim. S Pas, A Orta, D şut, E hızlı koşma, W ara pas şaşmaz hacı. Hem klavye ile hem de Gamepad ile oynadım. Çok iyi bir gamepadim yok. 20 küsür liraya aldığım Snopy'nin güzel bir modelini kullanıyorum. İşimi görüyor. Oyunun Türkçe geleceği biliniyordu. Türkçe olması inanılmaz büyük bir keyif. Rahat rahat aradığını buluyorsun menüde. Demo olduğu için henüz her menü aktif değil. Ancak aktif olanlarda aradığımı kolaylıkla buldum. Demoda Bayern Münih, Barcelona, Guadalajara ve Internacional takımları var. Libartadores Kupasını ekleyeceklerini biliyordum. Demoya da tadımlık 2 Amerika takımı koymuşlar. Taktik ayarları biraz uğraştırıyor. Hatta arkadaşım Özkan şöyle yazmış bugün Twitter'da;
Playstation cafe sahipleri müjde!!! Pes 2011de taktik ayarı maçtan daha uzun sürüyor.

Taktik ekranına alışmak biraz vakit alacak gibi... Ancak güzel bir yanı yedeklerin hemen yan tarafta gözüküyor olması. Biraz FM usulü sürükle bırak olayına benziyor. Alıştığımız zaman hoşumuza gidecektir. Formalar falan on numara. Ondan yana şüphem yok zaten. Yeni bir kamera açısıyla oynanıyor oyun. İlk resimde gördüğünüz şekilde başlıyor. Ancak son resimdeki şekilde oynuyorsunuz maçı ve açınıza göre hafiften açısal oynamalar da oluyor. En beğendiğim özellik ; pas verirken şiddetini istediğimiz gibi ayarlayabiliyor olmamız. Bu sayede inanılmaz arapaslar atıp, oyunu oynarken kendimizi coşturabiliyoruz. Çalım atmak zor gibi yorumlar okudum. Bence zor değil. Sadece güçlü adamları geçmek çok zor. Örneğin; Puyol'la Pique'ye çalım atamıyorsunuz. Ancak çalım özelliği çok iyi olan Robben'le geçebiliyorsunuz. Güçlü oyuncu vücudunla dengeyi sağladığı zaman topun hakimiyetini kazanıyor ve rakibini engelliyor. Bu da çok güzel bir özellik. Bir güzel özellik de; artık öyle defanstan top al, herkesi çalımla, yardırarak git olayı yok. Kankamın taktiğiydi, ben sevindim açıkçası. Adam uzun süre top süremiyor ve çabuk yorulabiliyor. Yalnız benim taktik olan; kanat çizgisinden yardır, içeri ortala pivot kafa vursun olayı da yalan olmuş. Her kafa topunu alamıyorsunuz; ki oyun gerçekçiliği açısından bu da güzel özellik. Şikayetim yok.
Kendimce eksik gördüğüm yanlarını da yazayım;

Lisans sorunu hala var. İngiltere Logoları sahte yine ve oyundan zevk almak için lisans yamasını beklemek zorunda kalacağız. Kadroların da güncel geleceğini zannetmiyorum. Mesela geçen PES 2010 için 1 GBlık bir paket indirdim. Kadrolar,oyuncu yüzleri mükemmel. Her kadro güncel... Bunda da yine öyle bir sıkıntı yaşayacağız diye düşünüyorum. Tipik Konami sıkıntısı çünkü...Ve Demoda da bu sıkıntı mevcut. Oyuncu yüzlerine çok önem veririm futbol oyununda. Fifayı bırakmamın nedenlerinden birisi de budur. Default oyuncu yüzleri senelerdir aynı. PES bu açıdan çok farklı. Her oyuncunun suratı farklı ama her oyuncunun kendi orjinal suratı değil. Grafik olarak güzel, ama gerçek yüz olmayınca benim hevesimi biraz kırıyor. Kitserver falan hem uğraştıran, hem de zamanla oyunu bozan eklentiler. Yine her ligin olmayışı, kısıtlı takım sayısının olması ise epey moralimi bozan bir olumsuzluk. Her takım,her lig olsa PES olağanüstü bir oyun olur. Oyunda ota boka faul çalıyor hakemler. Bu nedenle epey küfür yiyeceğe benziyorlar. En ufak bir hamlede faul geliyor. Kart görmeniz kaçınılmaz... Şut olayında da vuruş açısını iyi ayarlamanız gerekiyor. Topa vuruşlarda oyuncunun altında mini bir bar çıkıyor. Bu bar ile vuruşu ayarlıyorsunuz. Beğenmeyenleriniz olacaktır. Ben beğendim. Oyuncu reaksiyonlarına hiç birşey eklenmemiş. Gol sevinçleri aynı...Gol kaçırma üzüntüleri aynı. Hakeme itirazlar aynı. Seyirci yine odun gibi. Anlamsız tezahüratlar devam ediyor ve hiç yerinde tepki yok. Maça giriş sahneleri de aynı bu arada... 2010'dan, hatta 2008'den hiç farkı yok. Bir de Online Master League söz konusu ki; sanırım orijinal oyun ister o. Merak ettiğim bir özellik...

Oyunda çalım atabilmek çok zevkli. Yön tuşları hassas ve iyi kullanım istiyor. Dolayısıyla gamepad ile oynamak daha cazip geldi bana. Logitech gamepadlerle çok iyi verim alınabilir. Ayrıca gamepadin joystick kısmını kullanabilenler için müthiş zevkli olacağını düşünüyorum. Ben kullanamıyorum,o kadar estetik gelmiyor bana.

Oyunun sistem özellikleri hakkında net bir bilgim yok. Benim denediğim sistem özellikleri ;
Intel Core i3 540 3 Ghz İşlemci
4 GB DDR3 ram
Palit NVidia 9800 GT 1 GB / 512 bit dvi/hdmi ekran kartı
22 " 1920*1080 Monitör

Oyunu genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim.Full sürümü sabırsızlıkla bekliyorum.Ancak bu yıl Fifa'yı da deneyeceğim. Umarım bu yazıdan oyunla ilgili iyi-kötü fikir sahibi olmuşsunuzdur.
15 Eylül 2010 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Werder Bremen 2 - 2 Tottenham

Tottenham'ın ilk Şampiyonlar Ligi maçı... Van der Vaart gibi bir yıldızın takıma gelmesi dengeleri biraz değiştirdi ve değiştiriyor gibi Tottenham'da. Geçen sezon göze hitap ederken skora da gidebilen ve hiç sistem değiştirmeden oynayan Tottenham; Van der Vaart'ın gelişiyle tek forvetli bir düzene büründü. Kadro kalitesi olarak baktığımızda ölüsü bile iş yapar bu kadronun diyebiliyoruz. Ancak alışılagelmiş çift forvetli -ki bu forvetlerden birisi mutlaka pivot özellikli Crouch ya da Pavlyuchenko oluyor- sistemin bozulması saha içine pek olumlu yansımadı Tottenham'ın. Robbie Keane'in formsuzluğu, Pavlycuhenko'nun etkisizliği ve Defoe'nin sakatlığı Redknapp'a tek forvet Crouch tercihine de döndürmüş olabilir. Haa bu uygulaması tutabilir de...Ama 2 maçtır izlediğim Tottenham geçen sezonki Tottenham'ı aratıyor bana. Hatta geçen sezona gitmeye gerek yok. Young Boys maçlarında da çok iyiydi Tottenham.

Redknapp'ın bir yanlış seçimi de Palacios'u yedek bırakmasaydı. Geçen yıl takımın en istikrarlı oyuncusuydu Palacios. Ayrıca dünya futbolunda artık belki de en önemli mevki olan defansif orta saha mevkiinin en iyi oyuncularından. Hoca Huddlestone'u tercih etmiş dün... Palacios'u 76.dakikada skoru dengede tutabilmek için oyuna aldı. Bale soldan akıp gidiyor. İzlemek büyük keyif... Ancak Lennon sağ kanattan aynı etkiyi gösteremedi. Gollerin ikisi de sol kanattan geldi. İkinci yarıda Assou-Ekotto Tottenham'ın Vederson'u oldu. Rezil bir futbol oynadı. Bale açıkta her ne kadar iyi oynasa da; sol beke kaydırılıp Ekotto'nun yerine Krancjar'ın oyuna girmesi takıma maç kazandırabilecek bir hamle olabilirdi. Crouch'un boş kaleye atamadığı ve son dakikalarda karşı karşıya atamadığı 2 net gol pozisyonu var. Ancak Crouch'un yine ondan başka kimsenin atamayacağı bir kafa golü var. Robbie Keane ise dün akşam skor 2-2 olduktan sonra Redknapp tarafından acil bir hamle olarak oyuna alındı. Fakat etkisiz bir futbol ortaya koydu.

Werder Bremen özellikle ikinci yarı çok iyiydi. İlk yarıda erken sayılabilecek bir zaman diliminde 2-0 geriye düşmesine rağmen demoralize olmadı. Silvestre'yi sol bekte izledik akşam...Yıllar önce Manchester'da da sol bek oynuyordu sanki. Yanlış hatırlıyor da olabilirim...Werder Bremen'de Marko Marin'i izlemeye doyamadım. Attığı golün dışında oynadığı oyun da Tottenham'ı epey zorladı. Ayrıca Stoch'la birbirine çok benzer yapıda olması; Marin'den izlediğimiz hareketleri Stoch'un da yapabileceği konusunda umutlandım ben. Yine Fener'e bağladık hadi...
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Gurur!

Turnuva öncesinde "Final oynayacağız" deseler inanmazdım. Bir çok kişi hem fikirdir. ABD'nin şampiyon olacağı konusunda olduğu gibi... Sırpları mağlup etme şeklimiz bile yıllar sonra tüylerimizi diken diken etmeye devam edecek. Biz final oynadık bu kupada. Dünya Şampiyonası'nda yahu... Keşke dün akşam taraftarımız biraz daha canlı,hareketli olsaydı. Takıma mutlaka olumlu yansıması olacaktı. Keşke takımımız da kendisi gibi oynayabilseydi de maçın sonuna kadar iddialı olabilseydik.

Ülkemize bu gururu yaşatan, spor sevmeyen sevmeyen herkesi birbirine kenetleyen basketbolcularımızı teşekkürler. Gururumuz oldunuz!
13 Eylül 2010 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Lazio 3 - 1 Bologna | Siftah

Sezona Sampdoria mağlubiyetle başlamıştı Lazio. Bugün sahasında ilk maçına çıktı. Geldiği günden beri üçlü savunmadan vazgeçmeyen Reja, bugün savunmayı dörtlü kurdu. Üçlü savunma olunca; kanatlarda oynayan defansif özellikli oyuncuların sık sık ileri gidip gelmesi hücumdaki etkinliği arttırmasına rağmen; savunmada zaafiyet yaratıyordu. Özellikle Kolarov gidince savunmayı üçlü kurmak mantıksız. Lichtsteiner yine sağdan gider gelir ama Radu ve Garrido ileri geri yapabilecek özellikte isimler değiller. İlk yarı düşük tempolu, sıkıcı bir mücadaleye sahne oldu. İkinci yarı eski tüfeklerin ateşlenmesiyle Lazio 2-0 üstünlüğü yakaladı. Mauri ve Rocchi futbolu bırakana kadar Lazio'da kalması gerektiğine inandığım isimler. Hiç birşey yapmasalar bile yedekte otursunlar. İkisi takımın gerçek liderleri. Bir de saha içi liderliği eline geçirmeye çalışan Hernanes var. İyi manada söylüyorum bunu. Hernanes epey sorumluluk alıyor. Saha içi patronluğa üstlenmeye hazır gözüküyor. Olumlu işler yapacağa benziyor Hernanes.

Mauri eskiden Lazio'da 11 numara giyerdi bu arada. Geçen sezon 5'i alıp 11'i Kolarov'a verdi. Bu sezon ise 6 numarayla oynuyor. Totem mi acaba ? Rocchi'nin gol vuruşundaki ustalığı mutlaka herkes görmeli. Rocchi keşke biraz daha genç olsaydı. Biraz daha genç Lazio'ya gelseydi. Eski Laziolu Mudingayi'nin golü de güzel, top ip gibi gitti. Son dakikada genç Kozak'ın kazandırdığı penaltı çok sahte. Hernanes'in golü atması güzel ama o penaltı olmasa da olurdu. Galibiyet siftahı yapıldı, devamı gelsin...

Bu haftasonu Fenerbahçe'nin maçını izleyemedim. Bu akşam Lig Tv'de geniş özet yakaladım ancak çok tatsız,tuzsuz bir maç olması ; sevimsiz bir sonucun olması dolayısıyla yazma iştahım sıfır. O yüzden es geçiyorum...
12 Eylül 2010 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

West Brom 1 - 1 Tottenham | Vasat Tottenham

Tottenham Young Boys maçlarında çok iyi oynamıştı. Dışarıda kaybettiği maçta bile çok etkili olup, gol pozisyonları bulmuştu. Fakat ligde çok farklı, sonuca gidemeyen bir Tottenham izledik ilk 4 hafta sonunda. İstenilen başlangıç kesinlikle olamaz. Geçen sezon futbolunun zirve yapması, Şampiyonlar Ligi vizesi derken; otomatikman beklentiler yükseldi bu sezon. Defoe'nin milli takımdan sakat dönmesi, 2 ay oynamayacak olması Tottenham için kayıp. Fakat eldeki kadroya bakınca çok da büyük bir kayıp olarak düşünülmemeli. Van der Vaart Tottenham ile siftah yaptı. Van der Vaart'ın gelişi ve Defoe'nin sakatlanışıyla Redknapp tek forvet oynattı takımı dün. Modric geleneksel sakatlanma talihsizliğini dün de yaşadı. Golü atan Modric, 32.dakikada yerini Krancjar'a bıraktı.
Vasat futbol oynayan Tottenham, ligin yeni ekibi West Bromwich'e 14 gol pozisyonu vermiş dün. Kendisi ise 13 gol girişiminde bulunmuş. West Brom yeni takım, ligin asansör takımı olmasına rağmen evinde tabi ki etkili oynamak zorunda. Ancak geçen sezonki Tottenham; özellikle bu tip alt düzey takımlara pek puan kaptırmazdı. Nitekim geçen sezon 9 gol attığı Wigan'a da yenildi geçen hafta.

Werder Bremen deplasmanıyla Devler Ligi'ne adım atacak hafta içi Tottenham. Redknapp West Brom'u bu maçın provası olarak düşündüyse eğer provanın istediği gibi geçmediği kesin.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Bol Gollü Bayramlar

Nice mutlu, sevinçli, gollü, sarı laci bayramlara...
9 Eylül 2010 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Büyüksün Reis

İrlanda Cumhuriyeti 3 - 1 Andorra
3. Gol 54. Dakikada Robbie Keane'den...
7 Eylül 2010 Salı
Yazan: steven_stiffler

Türkiye 3 - 2 Belçika | 6 Gol,6 Puan

Fatih Terim'in gitmesiyle Milli takımdan yeniden zevk almaya başladığımı belirterek giriş yapacağım. İyi ki gittin Sinyor Terim... İyi ki kurtulduk.

Belçika gruptaki en ciddi rakiplerimizden şüphesiz. Ayrıca kadro kalitesi olarak bizden daha kaliteli isimlere sahip bir takım. Son elemelerde iki maçta da yenememiştik misal. Kazakistan maçında aldığımız 3 puana anlam yüklemek için bu maçı kazanmamız gerekiyordu. Gerçi bu da saçma bir yaklaşım. Bir yorum tamam ama; futbol takımlarının her maçı tabi ki kazanması gerekir. Almanya maçları hariç kaybetme lüksümüz olmadığını söyleyerek geçiştireyim. Bir de eleştiri ekleyeyim. Rıdvan Dilmen'i çok severim. Fenerbahçeli duruşu, kaliteli yorumculuğu tartışılmaz. Ancak Rıdvan Dilmen'de gereğinden fazla bir Fatih Terim, bir Arda sempatisi olduğunu düşünüyorum. Maç başlar başlamaz, bu kadroyla olmaz; uzaktan gol atarsak atarız yorumlarını abarttı da abarttı. Uzaktan bir gol atsak; ben demiştim diyecekmiş gibi yorumlar yaptı. Arda Turan'ın her hareketinde coştu. En ufak top kaybında "O da insan" yorumu yaptı. Fazla abartı yorumlardı. Evet Arda Turan iyi oynadı. Kadro seçimi de yanlıştı. Ancak belirtmek istediğim; yorumun fazla abartılmasıydı. Hiddink takıma bir sistem oturtmaya çalışıyor. İnanıyorum ki bu sistem oturduğunda Milli Takım bir 8-10 sene bu sistemin ekmeğini yiyecek. Rıdvan Dilmen'in önceki dönemlerdeki futbol anlayışımı övmesini de çok doğru bulmadım. Hiddink ne için geldi ? Yıllardır başarısız olan, Fatih Terim'in "Yürü aslanım,yürü koçum" stratejisiyle oynayan milli takımı değiştirmek için... Bırakalım da değiştirsin. Gerekirse tek forvetli oynatsın,5li defans yaptırsın. Ama maçı kazandırsın be hocam...

Bireysel yetenekleri bizden iyi olan Belçika'nın bir sol bek eksiği vardı mesela. Vermaelen oraya yakın bir stoper gibi oynadı. Belçika 3lü stoperle oynadı. Sabri ve Hamit biraz top getirebilse o kanattan ilk yarı muhakkak golü bulurduk. Tek forvetli sisteme karşı değilim. Günümüz futbolunda pek çok takımın oynadığı sistem zaten. Ancak Tuncay tek forvet olmaz. Hiddink bu hatasından ikinci yarının başında döndü ve Kral Semih'i oyuna aldı. Kral,hakikaten kral! Mevlüt iyi oyuncu, başlı başına bir forvet. Halil Altıntop iyi bir golcü. Ancak Semih Şentürk her zaman milli takımın forvetinde adı ilk yazılması gereken isim olmalıdır. İlk yarı Ercan Taner bir pozisyonda Gerd Müller'i andı. Gerd Müller'i izleyemedim hiç. Ancak o pozisyonda Semih'i anmak varken Gerd Müller abes geldi bana. Semih işte yahu o fırsatçı golcü. Hiddink'in Semih hamlesiyle beraberlik golü de erken gelince ipler elimize geçti. Aslında ilk yarıda da ipler elimizdeydi ancak hücumda yetersiz kaldık. Hamit Altıntop tartışmasız en iyi futbolcumuz. Takım arkadaşı Van Buyten'e cevap verme görevini üstlendi. Van Buyten'i de her zaman çok beğendiğimi belirteyim. Tam bir savaşçı. Onur'un hatalarının pahalıya mal olmaması büyük bir şans oldu bu akşam kendisi için. Arda'nın iyi futbolunu galibiyet golüyle süslemesi 2de 2 ile başlamamızı sağladı. Emre, Arda, Hamit, Semih çok iyi oynadı bugün. İsmail de maç içinde inişli çıkışlı performans sergiledi. Ben İsmail'den ilerisi için çok ümitliyim. Ancak iyi stoper de bulmak şart Milli takımımıza...

Hiddink ile ne yaptığını bilen bir takım olma yolunda ilerliyoruz. İki maçta atılan 6 gol ve alınan 6 puan var. Almanya'dan 1 puan koparabilsek, ah bir koparabilsek çok büyük avantaj olacak. Avusturya cacık takım. Belçika ile ikincilik, Almanya ile de liderlik mücadelesi yapacağımızı düşünüyorum. Belçika'nın iki rakibiyle başlaması onların adına büyük dezavantajdı.
Yazan: steven_stiffler

Van der Vaart Tottenham'da !

Transferde suskun takılan, geçen seneki kadro yapısını bozmayan Tottenham son günlere doğru Gallas ve Pletikosa'yı takıma katarak ihtiyaçlarını gidermişti. Kadrodaki yıldız isimlere rağmen, tecrübesi üst düzey birinci sınıf bir yıldızın eksikliğini özellikle Şampiyonlar Ligi'nde hissedebilirdi Tottenham. Van der Vaart belki ihtiyaç duyulan bir mevkii için yapılan bir transfer değil. Ancak takıma katkıda bulunacak, sorun yaratmayacak bir yıldız olduğunu düşünüyorum. Ajax'tan beri severim. Sorumluluk alan, üst düzey bir futbolcu. Modric, Lennon, Palacios gibi üst düzey orta saha oyuncularıyla iyi işler çıkaracaktır. Redknapp işini bilir. Ancak transfer dönemi bitmeden Corluka'nın yerine bir sağ bek de düşünülebilirdi. Tottenham'a Şampiyonlar Ligi'nde, Van der Vaart'a Tottenham'da başarılar...
2 Eylül 2010 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Carlo Cudicini













Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Son Gün Piyangosu : Yobo

Piyango...Hakikaten piyango. Fenerbahçe Yobo'yu alacak deseler ihtimal vermezdim. Tamam bu sezon transfer konusunda gelişme var yönetimde. En azından hocanın istediği görev adamlarını alıyorlar. Kadroyu gereksiz yıldız sıfatlı isimlerle şişirmiyorlar. Ancak zamanlama konusunda bir sıkıntı olduğu tartışılmaz.

Yobo'yu anlatmaya gerek yok. Yıllardır Everton'ın banko oyuncularından. Özellikle Lescott ile çok iyi bir ikili oluşturuyorlardı savunmada. Tam bir ayıboğan. Hava topları birinci sınıf,Türkiye'de marke edemeyeceği adam yok.İri kıyım fiziğine rağmen gayet de hızlı bir stoper. Tam Fenerbahçe'nin ihtiyacı olan adam. Lugano'yla uyum sürecini atlattığında çok üst düzey bir savunmamız olacak. Ancak acı tarafı; bu üst düzey savunma, hatta bu kaliteli kadro Avrupa'da mücadele edemeyecek. Yönetime kızıyoruz bu transferleri erken bitirmedi,son güne bıraktı falan diye. Galatasaray yönetimi de aynı. Ancak; kulüpler satmak istedikleri adamı istediği fiyata satamayınca son gün gelen en cazip teklife razı olabiliyor. Bunu da göz önünde bulundurmak lazım. Robinho, Ibrahimovic, Borriello gibi oyuncuların transfer döneminin son günlerinde transfer olması da buna örnek. Demek istediğim ;Bugün akşama kadar Güiza'yı 1 milyon € bedelle bile satabiliriz.

Güiza'yı saymayınca; Bilica,Lugano,Santos,Yobo,Cristian,Dia,Stoch,Alex,Niang ile beraber 9 yabancımız oluyor. Aykut hocanın 6 yabancıyı seçme işi çok zor olacak. Santos,Stoch,Niang,Lugano ve Yobo'nun yerini garanti görüyorum. Ancak 6. adam kim olacak merak ediyorum. Bir dönüşüm olayı olabilir. Ancak 3 hafta yedekten girip,4. maç onbirde oynayıp iyi performans gösteren bir Dia'yı tekrar yedeğe çekmek sıkıntı olabilir misal. Şu ön libero sıkıntısını da gidersek dört dörtlük kadro diyebilirdim. Aykut hocanın forma dağıtımı konusunda adil davranacağını düşünüyorum. Yeter ki basının,yönetiminin etkisinde kalmasın.

Bu sene transfer politikasından çok memnunum. Dilerim Yobo iyi performans gösterir de seneye bonservisini alırız.
1 Eylül 2010 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -